İblis, Âdem Aleyhisselamı kandırmasından başlayarak asırlardır insanlara tuzak kurmakta, tahrip ve şer üzerine çalıştığı için de kolaylıkla ifsad yapabilmekte ve bunca yıllık tecrübesiyle ayrıca emmare nefis ile olan birliktelikleri sayesinde insanlara çok yönlerden yaklaşarak, ihlâslı kullar hariç, tahribe devam etmektedir. Ayrıca cinnilerine tâbi olan insiler de, cinlilerinden daha ileri kabiliyetleri ile tahripte iblisi bile geride bırakmaktadırlar. Çünkü insiler, daha donanımlı oldukları için, şer ve tahripte diğerlerini fersah fersah geçmektedir.
Şeytanların üstadı olan iblis ve şürekası önce ıslah edilmemiş nefis ile işbirliği yapar ve insanı tehlikeleri atar. Nefsini tanımayan ve onu hayra yönlendirmeyenler, çok sıkıntılara, yorgunluklara maruz kalarak sürünmekten kendilerini kurtaramazlar. Çünkü bu yönüyle nefis gafildir, gururludur, ahmak ve necistir.
Her daim böyle bir nefse vesvese veren ve yollar telkin eden şeytan ise, her döneme göre yeni tuzaklar hazırlar ve zihinlere sorular takar.
Önce insan binasının temeli sayılan iman cihetinden yaklaşır insana. Kalbine ve aklına şüphe tohumları atmaya çalışarak ağacı kökünden kurutmaya çalışır. Bunda muvaffak olamazsa başka cihetlerden, bazen de nefsin çok da hoşuna giden hayırlı gibi görünerek yaklaşır. Mesela asla bu namazı kılma demez, kılarsın der. Vaktin sonuna kadar seni getirir ve bir bahaneyle namazı geçirtir. Erteletmenin sonu, senin felaketin olur. Eğer gençsen, yine kılma demez. Daha gençsin, güzelsin, dünyadan nasibini almalısın, sonra yaparsın, acele etme gibi telkinlerle kabrin arkası için çalışmayı insana unutturur. İnsan da unutmaya fıtraten meyilli olduğu için bu tekliflere hemen atılır. İbadet ve itaatten hemen uzaklaşır.
Bazen sağdan ve soldan yaklaşır. Haram ve şüpheli şeylerin meşru olduğu kanaati uyandırmaya çalışır. Günahlara iter ve onları çekici gösterir. Zayıf anlarında onu yakalar ve günaha çeker.
Geçmiş ve gelecekten de yaklaşır. Geçmişte bunların örneklerini çok yaşadım. Bir defasında üniversiteye yeni gelmiş bir genç ve babası ile tanışmıştım. Ben, oğlunun mânevi hayatının önemli olduğunu, bunun için de dikkatli olmasını anlattıkça, geçmişini bana anlatıyordu. Dedesinin şehit, babasının da hacı olduğunu hatırlatıp bunları da oğlunun bozulamayacağına delil olarak sunuyordu. Demek ki şeytan buna da arkadan yaklaşmış, geçmişini geleceğinin garantisi olarak gösteriyordu.Gelecek ise daha gelmediği için olacak ki oğlu için hiç bir endişe duymuyordu. Bir müddet bu arkadaşı takip etmiştim. Malesef kısa bir süre sonra tanınmaz hale gelmişti.
Şeytanın daha tehlikeli iki yaklaşımı daha var ki bana göre gizli şirke de girdiği için, biraz önemlidir bunlar. İnsanı kemalâtına güvendirmek, insanın kendisini üstün ve vazgeçilmez biri olarak görmesini sağlamak; bazen de tevazu ve mahviyetini kullanarak onu ucb ve riyaya kibir ve gurura sevketmek cihetine gitmektir. Her ikisi de ihlâsa doğrudan hücum olduğu için, bütün güzellikleri, menfaatleri kendi nefsine nispetle insan, her türlü mânevî sıkıntıya düşebilir.
Bütün bunlardan kurtulmanın tek çaresi, insanın tahkiki bir iman kazanarak her şeyin hakiki sahibinin Rabbimiz olduğunu kavramasıdır. Bunu iç dünyasına nakşederek takva ciddiyetine geçmesindedir. Bu konuda takvanın kırılmaması, istikamette çözülmenin olmaması, lakaytlık ve laubaliliğe karşı ciddi uyanık kalınması hayatidir.
Evet dostlar, bu konuda aklımızı çoğaltmanın yolu haramlardan sakınmak, emirleri yapmak bir de nafilelere biraz bakmaktır herhalde.
Selam ve dua ile.