O gerçek hayata geçti, ebedi âleme göçtü, Güzeller Güzeli'ne kavuştu.
69 yıllık ömrü süresince hep âhirete hazırlandı, âhiret için çalıştı, şimdi ücret almaya, mükâfat almaya gitti.
Canan Hoca âlimdi: özellikle hadis alanında seçkin bir uzmandı.
Âmildi: öğrendikleri, öğrettikleri, bildiklerini sadece aklında, beyninde kalmıyordu, onları yaşıyordu.
Muhlisti: İhlaslıydı, bütün çalışmalarında Allah rızasını esas alıyordu, Allah ve Resulü'nün emri istikametinde ömür sürüyordu.
Özellikle hadisleri hayatına geçirmekten büyük bir zevk alıyordu. Bizim ayrıntı diyebileceğimiz konularda bile hassastı.
İki uygulaması hiç gözümün önünden gitmiyor. Peygamberimiz'in "Akarsuda da abdest alsanız suyu israf etmeyin" mealindeki hadisi tam olarak yaşıyordu. Abdest alırken her azasını yıkarken sol eliyle musluğu açar, avuç içini dolduracak kadar alır, musluğu tekrar kapatırdı, musluğu sürekli açık bırakmazdı.
İkincisi, iki öğün yemek yerdi, hayatında öğle yemeği yoktu, ne kadar ısrar etseniz yemezdi. Bunun için çok sağlıklıydı.
Hadis konusunda, Peygamberimiz'in yaşadığı İslamiyet konusunda otoriteydi, söz sahibiydi. Ama hiçbir zaman iddialı değildi. Bir öğrenci gibi sürekli dersine çalışıyor, bilgi açlığı yaşıyordu. Hayatını hadis araştırmasına verdiği halde yerine göre rahatlıkla "Bilmiyorum" diyebiliyordu.
18 ciltlik hadis külliyatını yayınladıktan sonraki yıllardı. Kamuoyunda artık tam bir hadis uzmanı olarak tanınıyordu. Bir defasında duyduğum, fakat kaynağını bilmediğim bir hadisin kaynağını sormuştum, "Böyle hadis var mı, biliyor musunuz" demiştim. "Benim bildiğim kaynaklarda yoktur. Fakat benim bilmemem ayrı, o sözün hadis olmadığı ayrı. Benim bilmediğim bir kitapta olabilir" şeklinde cevap vermişti.
***
İbrahim Hoca, ilim ehli olduğu, yıllardır üniversitede hocalık yaptığı halde, kalemi kuvvetliydi. Çok sayıda kitap yazdı. 5-6 kitabının editörlüğünü ben yapmıştım, yayına hazırlamıştım. Bu kitaplardan özellikle iki cilt halinde yayınlanan Peygamberimizin Tebliğ Metodları isimli çalışmasında, yazıda ne kadar titiz olduğunu bizzat görmüştüm. Bir kelimenin, bir virgülünün bile değiştirilmesine gönlü razı olmazdı.
İbrahim Canan bir üniversite öğrencisi iken Bediüzzaman Hazretleri'ni ziyaret etmiş, duasını almıştı. '50'li yılların sonunda da ilk olarak Risale-i Nurlar'ın basılmasında görev almıştı. Risale-i Nurlar'a vakıf bir insandı. 1990'dan bu yana her iki-üç yılda bir İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen Uluslararası "Bediüzzaman Sempozyumları"nın ilmi heyetinde görev almış, bazen tebliğlerle katılmıştı. Bu tebliğlerin bazılarını daha sonra kitaplaştırmıştı.
"Bediüzzaman'dan Çözümler, Bediüzzaman'ın Fikri Programı Üzerine Bir Analiz, Risale-i Nur Işığında Alevilik ve Sünnilik Meselesi, Sahabe Dünyası "gibi kitaplar bu konuda referans kitaplarıdır.
Örnek bir ilim adamı, örnek bir eş ve örnek bir baba, örnek bir dost ve can yoldaşı olan Prof. Dr. İbrahim Canan Hoca'ma, Muhterem Ağabey'ime Yüce Allah'tan rahmetler niyaz ederim, muhterem eşleri Zarife Hanım'a ve evlatlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.