Muhterem İbrahim Canan hocanın vefat haberi, sabahın iştiyakını hüzünlendirdi birden. Risale Haber’in ilk anonsuydu.
Sabahki Risale dersimizin konusu hüzün ve neş’e idi. Müminin hüznü ve neşesi ile medeniyet-i hazıranın hüznü ve neşesi anlatılıyordu.
Müminin hüznü Fırakül ahbab’tı. Yani ahbablarından/sevdiklerinden ayrılmaktı. Diğerlerinin ise fakdül ahbabtı. Yani ahbabsızlık/dostsuzluk ve kimsesizlikti.
Dersimizin ardında bu haberi okuduğumda, firakul ahbab hüznünü bizzat yaşadım. Hocam, ilmiyle ve irfaniyle sürekli kendini yenileyen ve üreten bir fikir adamı olarak her an yanımızdaydı eserleriyle, makaleleriyle...
Şimdi bunun fikri boşluğu olacaktı. Mütevazı ve müdakkik bir ilim insanını, ağabeyimizi kaybetmenin hüznü var içimde. Hemen paylaştım bu hüznümü çevremle. Manevi ağırlığı vardı hocamın.
İki yıl önce umre dönüşü bir aile okulu açmaya niyetlenmiştim. Kur’an ve hadis eksenli ilmi bir çalışmayı esas alıp Risale-i Nur bakışını ona göre planlamak istemiştim. İlk başvurduğum rahmetli Canan hoca olmuştu.
Kendisine arzumu anlattım. Çok mutlu olmuştu. Bu alandaki boşluğa dikkat çekmişti. Bu meyanda projeleri olduğunu, aile eğitimleri konusuna ciddi zaman ayırdığını anlatmıştı. Ayet ve hadis ışığında yazdığı Aile Eğitim kitabı da bu alanda bizi hem yönlendirmiş hem de tatmin etmişti.
Bir başka telefon görüşmemiz ise Risale-i Nur çalışmaları ile alakalı olmuştu. Bediüzzaman’ın fikri programı ile alakalı kitabındaki bir bahse yönlendirmişti.
Kısmet, yazın Merak Aile Okulu’nun 5-6 aile ile büyük anne-baba, anne-baba ve çocukların katıldığı bir programı görme imkanı olmuştu. Kıymetli damadı Abdurrahman kardeşimin bilgilendirmesiyle Asya Termal’de olduklarını öğrenmiştim. Abdülkadir Badıllı ağabeyle birlikte ikindi dersi yapıyorlarmış. Derslerden birine katılmak istememe rağmen, bir yolculuk araya girmişti ve kısmet olmamıştı.
En son geçen Ramazan’da hocamın haberini bir kardeşimizden aldım. Demokratik açılımla ilgili Üstad Bediüzzaman’ın fikirlerini öne çıkarmalarını, bu meyanda tahşidat yapılmasını teşvik etmişti.
En son yüzyüze görüşmemiz İstanbul’daki Uluslararası Risale-i Nur Sempozyumunda olmuştu. Oldukça sıcak davranmıştı ağabeyliğine ve ilim erbabına yakışan bir babacanlıkla.
Risale Haber ekibi, uzun süredir bir röportaja hazırlanıyordu Canan hocayla. Ama gelin görün ki, ertelenen her iş veya program böyle firakul ahbab ile müminin hüznüne dönüşüyor ve dünya gözüyle kayıp gidiyor.
Rahmetli Canan hoca bir ilim ve fazilet ehliydi. Nur talebesiydi. Talebeliğinde Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini görmüş bir zattı. Münevver tarifine uyan bir ilim aşıkıydı. Baş eser "Kütüb-i Sitte"yi günümüz Türkçesine kazandırmıştı. Büyük istifadeye medar olmuştu.
Gençliğimin heyecanını üniversite bürokrasisinde harcarken tanıdım, aynı çatı altında çalıştık, komşuluk yaptık. Zamanın keyfiyetsizliği ve meşguliyetlerimiz farklıydı. Ama ondan Resulullah’ı (asm) ve hadis dinlemeyi daha çok isterdim.
Müeddepti. Hadis profesörüydü. Çalışmayla yoğrulmuş, asr-ı saadeti modelleyen bir hayat tarzı vardı. Kamu kaynakları karşısında son derece hassastı. Masum ve İslam terbiyesi ile yetiştirdiği evlatları da mütevazı ve gelirleri ile paralel bir kanaat içinde yaşıyorlardı, okuyorlardı.
Zaman zaman latifelerimiz olurdu. Ağabeyce dinler ve tebessüm ederdi. Tavsiyede bulunurdu.
Lise yıllarımızda, doçentken yazdığı Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye kitabı ve münhasıran Çocuk Terbiyesi kitabı, kendisini tanımadan önce okuduğumuz, beslendiğimiz kaynaklardı.
İslam’ın hayat nizamına, Resulullah’ın (asm) tanzim şekline ve Risale-i Nur’un kudsi kaynaklar muvacehesinde günümüzde anlaşılmasına yönelik çalışmaları ile bilinirdi.
Sürekli düşünen, okuyan, anlatan, evini kütüphaneye çeviren bir zattı.
Muhterem hocama Allah’tan rahmet diliyorum. Kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Alemden bir alimin vefatı, bir nur yıldızının ebedi aleme yolculuğu, dünya ehli için ciddi bir kayıp ve hüzündür.
Cennet yurdunda kavuşmak istediği ahbablarıyla beraber olacağı inancıyla teselli buluyoruz.
Nur talebelerinin, ehl-i imanın başı sağ olsun.