RisaleHaber-Haber Merkezi
CANAN'IN FEYİZ KAYNAĞI: RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI
Ayet ve hadislere (nakle) bağlı kalarak dinî nasları makul yorumlara kavuşturmak, böylece Müslümanların çağdaş poblemlerine bu kaynaklardan çözümler bulmaya çalışmak, onun hayatının başlıca gayesi oldu. Gerçekten, bu planı uygulamada dikkate değer bir maharet gösterdi. Onun içindir ki kırktan fazla kitabı, çok sayıda makale, konferans ve bildirilerinin tamamı yayınlandı. Rafta kalacak çalışmalar yapmadı. Hayatla, aktüel konularla yakından ilgilendiği için, yazdıkları toplumumuzda karşılık buldu. Kitapları defalarca basıldı. Tükenenlerin eksikliği kendini hissettirdiğinden basımları yenilendi, kitap piyasasında devamlı bulunan kitaplardan oldu. Kütüb-i Sitte Tercümesi 1988'den itibaren üç yüz bin nüshadan fazla basıldı. Birçok Müslüman Türk'ün başlıca kaynak eserleri arasında yerini aldı. Bu eser Abdurrahman İbn Deyba'nın (Ö.1537) Teysiru'l-Vusul adlı eserinin tercüme ve açıklamasıdır. Kitap tekrarlar çıkarıldıktan sonra en muteber altı kitapta yer alan 5.651 hadis ihtiva etmektedir.
Onun başta gelen feyiz kaynağı, dinamiği Bediüzzaman Said Nursi ve onun Risale-i Nur Külliyatı'dır. Lise öğrencisi iken tanıdığı bu külliyata, hayatının sonuna kadar, elli yıldan fazla bir zaman vefa gösterdi. Okuyarak, okutarak bu eserlerden insanları yararlandırmaya çalıştı. Onun bu tutumunda, vefanın çok ötesinde, çok önemli bir sebep aramak gerekirdi. Bu Müceddidin, ülkemiz, hatta bütün Müslümanlar ve insanlık için, Kur'an'dan kaynaklanan kurtarıcı fikirleri vardı. Bu satırların yazarı olarak Vefatının 49. Yılında Bediüzzaman'la Helalleşme adlı acizane makalemde dile getirdiğim ihtiyaç, milletimizin ekseriyetindeki kolektif bir duygu olması itibarıyla, aynı yıl içinde, en yüksek temsil makamı tarafından dile getirildi. Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa bir başbakan, "Bediüzzaman olmazsa Türkiye'nin maneviyatı eksik kalır." dedi. 85 senelik bir zulme son verme ihtiyacını, adeta milletimiz adına ikrar ederek Sayın Erdoğan tarihî bir görev yaptı. Cumhuriyet kurulmadan önce, başkanlığını Mustafa Kemal (Atatürk)'ün yaptığı TBMM, İstiklal Savaşı'nı desteklemesi sebebiyle 9 Kasım 1922'de onu Ankara'ya davet etmiş, Meclis'te resmi karşılama merasimi yapılmış, kürsüye davet edilerek konuşma yaptırılmıştı. (Bu tarihi taşıyan Meclis tutanaklarına bakılabilir). İbrahim Canan, Risale-i Nur hakkında İslam Aleminin Ana Meselelerine Bediüzzaman'dan Çözümler başlıklı müstakil bir inceleme yayınladı. Fakat hemen bütün eserlerinde, Bediüzzaman'dan öğrendiği Kur'anî ve Nebevî bakışın parıltıları görünür. Üstad'ının "Fihriste-i Efkarımdır" adlı 23 Mart 1909 tarihli makalesinde özetlediği tecdit programını Bediüzzaman'ın Fikri Programı Üzerine Bir Analiz kitabında tahlil edip açıkladı. Mesele, İ. Canan'ın bir meşrebe takılmasına indirgenirse çok büyük bir yanlışlık yapılır. Sadece kitap ismine bakarak bu hataya düşenler olabilir. Ama kitabı okuduktan sonra diyecekleri varsa, bunlar elbette tartışılabilir. Nitekim Nursi'nin eserlerini de önyargısız okuyanlar, onun fikri değerini takdir etmekten geri kalmamaktadır.