Colin Turner
İbrahim'in (a.s.) halkı putperestti. Onlara putperestliğin içerdiği deliliği göstermeye kararlıydı.
Bir gün, halkı koyunlarını tarlada otlatırken, İbrahim putların saklandığı tapınağa gitti. Tüm küçük putları bir baltayla parçaladı ve sadece en büyüğünü sağlam bıraktı. Daha sonra baltayı en büyük putun eline verdi.
İnsanlar geri dönüp yıkımı gördüklerinde öfkelendiler ve bunu kimin yaptığını sordular. İbrahim onlara en büyük puta sormalarını söyledi. İbrahim bununla eğer gerçekten bir tanrıysa konuşabilmesi ve kendini savunabilmesi gerektiğini ima ediyordu.
İbrahim'in halkı bu zamana kadar putlara olan inançlarının gerçekten yanlış olduğunu fark etmiş olmalıydı çünkü en büyük put konuşamıyordu ve İbrahim'in iddialarına karşı kendini savunamıyordu.
İnsanlar bunun sadece sonu akıllıca bir şekilde değiştirilmiş hoş bir hikaye olduğunu düşünüyorlar. Ama bu bir hikaye değil. Bu, birçok yönden içinde bulunduğumuz zamanımızın da bir tanımı.
Çünkü çoğu zaman gücü doğaya, kör, sağır ve bilinçsiz 'nedenlere' veya 'şansa' veya 'kazaya' veya 'rastlantısallığa' atfediyoruz.
Bunu gerçekten bir saniyeliğine derinlemesine düşünseydik, ne etkisi, ne bilinci ne de amacı olmayan şeylerin etkisine inanmanın, İbrahim'in halkını etkisi altına alan aynı tür delilik olduğunu bilirdik.
Buna rağmen kendimize 'modern', 'medeni' ve 'bilimsel' diyoruz. Bence biz İbrahim (as) zamanındaki ilkellerden daha fazla aldanmışız ve Allah'a karşı daha fazla sorumluyuz.