Yine bu gün içimi kemiren bir dert vardır.
Yetişemiyorum hiçbir şeye hüznüm dağlar kadardır.
Önümde yığınlarca iş, gidilecek binlerce yer,
Kat edilecek merhaleler, varılacak dostlar, kardeşler,
Ve beni yaralayan bir sürü dertler, kederler…
Kütüphanemde âlemler içeren kitaplar vardır.
Hepsi gülümseyerek bana bakıyor, bana dost ve birer yardır.
Alıp okumak, yaşamak ve yaşatmak istiyorum; heyhat vaktim dardır.
Yetişemeyince kalbim daralıyor, göğsüm sıkışıyor, eziliyorum, hepsi bardır.
Çocuklarımla oyun oynamak istiyorum.
Dışarı çıkıp yürümek, koşmak istiyorum.
Onların hayalleriyle coşup uçmak istiyorum.
Onlarla adam gibi vakit geçirip, onlar olmak istiyorum.
Ama bu da ne? Bu meşgale, bu koşuşturma,
Sistemin fuzûlî yükleri,
Kapitalizmin sinsi güzellemeleri,
Zarûrî olmayan zarûret hâlleri…
Kopan sıla-i rahim bağları,
Artık ona bile tenezzül edilmeyen selâmlaşma sırları,
Geri getirilmek istenmeyen mazinin derin kökleri,
İnsanı vahşileştiren medeniyetten uzak medeniyet tuzakları…
Allah’ım!
İçimi kemiren bir dert vardır.
Yetişemiyorum hiçbir şeye, hüznüm dağlar kadardır.
Ne olur, yükümü hafiflet.
Ne olur, amel ve ihlâsla ilmimi arttır.
Bize güç ve kuvvet ver.
Feraset ve takva ver.
Metanet ve tesanüd ver.
Birlik ve dirlik ver.
Kopmayacak sıla-i rahim bağlarını ver.
Bu ümmete İttihad-ı İslâm ver.
Sana lâyık kul olacak insaniyet ver.
Kur’ân’ın ahlâkını, imanın kemâlatını ver.
Hizmet-i İslâmiye’ye hadim olmanın nasibini ver.
Allah’ım!
Ne olur, dualarımın kabulünü ver.
Zirâ;
İçimi kemiren bir dert vardır.
Yetişemiyorum hiçbir şeye, hüznüm dağlar kadardır.