Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), A'râf Sûresi 154-156. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
154-Nihâyet Mûsâ’nın öfkesi yatışınca, levhaları aldı. Onların (bir) nüshasında ise, o kimseler için bir hidâyet ve bir rahmet vardır ki, onlar Rablerinden korkarlar.
155-Ve Mûsâ, ta‘yîn ettiğimiz vakit(te ta‘yîn ettiğimiz yere gelip mağfiret dilemeleri) için kavminden (buzağıya tapmayan) yetmiş adam seçti.(*) Onları da o şiddetli sarsıntı yakalayınca (Mûsâ) dedi ki: “Rabbim! Eğer dileseydin (buzağıya tapanlara engel olmadıkları ve onları terk etmedikleri için) onları da (ve dileseydin) beni de daha önce helâk ederdin.
İçimizden bazı beyinsizlerin yaptığı şeyler yüzünden bizi helâk mı edeceksin? (Helâk etme yâ Rabbî!) Bu, senin imtihânından başka bir şey değildir. Onunla kimi dilersen (küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) dalâlete atar, kimi de dilersen (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirsin. Sen bizim velîmizsin; artık bize mağfiret eyle; ve bize merhamet buyur; çünki sen bağışlayanların en hayırlısısın!”
156-Ve (Mûsâ:) “Bize bu dünyada da, âhirette de iyilik yaz; şübhesiz ki biz sana yöneldik.” (dedi). (Allah ise) buyurdu ki: “Azâbımı, (kötülük yapanlardan) dilediğime isâbet ettiririm. Rahmetim ise herşeyi kaplamıştır. Fakat (âhirette) onu (günahlardan) sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize îmân edenlere yazacağım!”
(*) Bu kişiler Mûsâ (as) ile Tûr-i Sinâ’ya çıktıklarında hep birlikte secde hâlinde iken, Cenâb-ı Hakk’ın Mûsâ (as)’a, olan hitâbını işittiler. Kendilerini kaplayan sis açıldığında, mazhar oldukları feyze kanâat etmeyerek, onun yanına geldiler ve: “Allah’ı açıkça görmedikçe sana îmân etmeyeceğiz” dediler. Bunun üzerine, oracıkta şiddetli bir sarsıntı ile helâk edildiler, ya da o îkazın korkusundan, elden ayaktan kesilerek ölü gibi oldular. (Râzî, c. 8/15, 19)