"İçtimâî Bir Fecaat: Romantik İslâmcılık" başlığı adı altında çeşitli zamanlarda yazdığım kesitleri bir araya getirip, tanzim edip, umûma neşretmenin günümüzde zarurî olduğu kanaatine vardım.
Kısa kısa yazılardan oluşan bir seri halinde yayınlayacağız i̇nşâallah. Böylelikle daha rahat okunacağına kâniiyiz.
Öncelikle başlığı açıklamak ile başlayalım. "İçtimâî Bir Fecaat: Romantik İslâmcılık".
İçtimâî yani "Topluluğa ait, birlikte yaşayanlara dair. Cemiyet hayatına ait ve müteallik. Sosyal." (Abdullah Yeğin, Yeni Lügat, İçtimâî Maddesi) mânâsına gelir.
Fecaat yani "Merak edilecek hâl, kederlenecek kötü durum. Felâket." (Abdullah Yeğin, Yeni Lügat, Fecaat Maddesi) mânâsındadır.
Yani bu Romantik İslâmcılık, toplumsal bir felakettir.
İslâmcı tabiri, ğalat-ı meşhurdur. Lâkin "Ğalat-ı meşhur, lisan-ı fasîhten evlâdır" kâidesince kullanım olarak bu yanlış tabir umumîleştiği/yaygınlaştığı için biz de aynen kullandık.
Romantik İslâmcılık da, çağımızda ortaya çıkan ve son yıllarda da artarak giden bir akım olarak önümüzde durmaktadır. Daha doğrusu İslâm dinini tahrif etme vakıasıdır; bilinçli yahut bilinçsiz.
Romantik İslâmcılıktan bahsederken, istimâl edilen yanlış söylemler, istismar edilen değerlerimiz deliller ile ele alınacaktır ve hakikat gözler önüne serilecektir inşâallah.
Cenâb-ı Hakk'ın (cc) âyet-i kerîmede meâlen buyurduğu gibi;
"O yaptıkları kötülükten birbirlerini men' etmezlerdi. Yapmakta oldukları şey hakikaten ne kötü idi!" (Mâide Sûresi, 79. Âyet-i Kerîme Meâli)
Buradan da anlaşılacağı üzere kötü gördüğümüz şeylerden men' etmek de vazifemizdir. Nitekim bir başka âyet-i kerîmede meâlen Rabbimiz (cc) şöyle buyurur;
"O hâlde içinizden, hayra davet eden ve iyiliği emredip kötülükten men' eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır." (Âl-i İmrân Sûresi, 104. Âyet-i Kerîme Meâli)
Bizler, "kurtuluşa erenler"den olabilmek için "hayra davet edip, iyiliği emrettiğimiz" gibi "kötülükten de men' etmemiz" gerekir.
İşte "İçtimâî Bir Fecaat: Romantik İslâmcılık" yazımız ile gayemiz de "nehy-i ani'l-münker" vazifesini îfa etmektir.
Romantik İslâmcıların en fazla yaptığı şeylerden biri de hadîsleri, kendi hevâlarına uydurmak ve sû-i istimal etmeleridir.
Meselâ; "Seven sevdiğine sevdiğini söylesin -Hz. Muhammed (asm)" diye paylaşım yaparlar ve bunu kendi hevâlarına âlet ederler. Hadîsin aslı şudur; "Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin." (Ebû Dâvûd, Edeb, 122, 5124; Tirmizî, Zühd, 54, 2393)
Bu hadîs-i şerîfi istismar edip, flört etmeye ve kıza açılmaya âlet edenlerin vay hâline!
Romantik İslâmcılık, asrımızda istismarcılığın bir nev'idir. Yazdıkları kitaplardaki uydurma hikaye ve sözler ile büyük vebâl altındadırlar. Bunların kitaplarını alarak, bu istismara bizler de şerik olmayalım. Meselâ en çok istismar ettikleri mevzûlardan birisi; Hz. Yusuf (as) ve Züleyha mevzûsudur. Hz. Yusuf (as) kıssası bir aşk hikayesi değil, Kur'ân'da geçen iffeti bize cihanşümûl bir sûrette gösteren ibretâmiz bir kıssadır.
Cenâb-ı Hak (cc), baştan başa iffet olan Hz. Yusuf'u (as) bize misâl vermiştir ki; Onun (as) gibi olalım. Yoksa bu Kur'ânî kıssa, Romantik İslâmcıların hevâlarına âlet edilecek bir aşk hikayesi asla değildir.
Kıyamete kadar beşeriyete hüsn-ü misâl olan kıssaları, mânâsından uzaklaştırıp tağyir ve tahrif etmek de büyük bir vebâldir.
(Devam Edecek)