İde, fikirdir. İdealler insan beyninin mahsulüdür. Her insanın kendine göre bir ideali vardır.
Bir gencin ideali neyse, o genç odur. Çünkü her çocuk, bir fidandır. Bu fidan akasya da olabilir. Kayısı da olabilir. En çok çiçek açan akasyadır. Meyve vermeyen de bu ağaçtır. İdealsiz genç, akasya gibidir. Çok çiçek açar, ümit verir amma meyve vermez.
Mehmed Akif diyor ki;
Ben böyle durmayacaktım dili bağlı.
İslam'ı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli gür imanlı beyinler coşar ancak.
Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım.
Haykır! Kime lakin? Ellerdi yatanlar, sağa baktım sola baktım...
Mademki ideal fikre bağlıdır; fikirlerimiz de Kur'an'a bağlanırsa çok iyi neticeler alırız.
İdealler, Avrupa'da sanatkârları, devlet adamlarını ve zalimleri gün ışığına çıkarmıştır. İdealler, İslamiyet'te alimleri, arifleri yetiştirmiştir. Fikirler bir nokta gibidir. Nasıl ki bir noktadan sonsuz çizgiler çıkar. Aynı şekilde insan beyninden de sonsuz sayıda fikirler çıkar. Bu fikirlerin hangisi doğrudur? İşte burada kafa karışıklığı başlar.
Düşüncelerimizi ve planlarımızı İslam'ın mihengine vuracağız; İslamiyet'e uygun olan her davranış, iş ve düşünce doğrudur.
Fikirler, bir ata benzer. At da süvariye göre koşar.
İdeal denilen bu kelime, dünyayı şekilden şekle soktu... Halen bu hal devam etmektedir. Şimdi anlaşıldı ki, ideolojilerle gerçeği bulmak mümkün değil. Çünkü İslamiyet gerçeğin ta kendisidir. Dünya, İslam medeniyetini bekliyor.
Devlet planında İslam medeniyetini kuramazsak, fert planında İslam medeniyetine ayna tutabiliriz. Mesela bir Müslüman, ilmi, tekniği bilir bu dallarda başarılı olur, İslam ahlâkına da tâbi olursa, İslam medeniyeti onun şahsında görülür.
Hayatım boyunca en büyük idealim bu olmuştur: İslam medeniyetini şahsımda yaşamaya çalışmak...
"Hesaba çekilmeden evvel, nefsinizi hesaba çekiniz", buyrulmuş.
İnsanın çok büyük idealleri olabilir. Fakat bu büyük ideallerin hiçbirisi saadet-i ebediye'ye ulaşmaktan daha önemli değildir!..
Elbette ki bir Müslüman'ın düşünmesi lazım: İdeallerimi ne kadar gerçekleştirebildim?
Amma insanın ideallerine kavuşması bütünüyle elinde değildir. Çünkü her insanın kurduğu şahsî nizam, küllî nizamın içindedir. Dolayısıyla murad-ı İlahi bilinmediğinden şahsî ideallerimizin de ne kadarının gerçekleşeceği bilinmez. Kader, sevk-i İlahi her türlü ideali aşar, Allah'ın dediği olur.
Dünya meselelerinde insanın eli kısa, aklı yetersiz, gücü az olabiliyor. Bu sebepten insan, dünya işlerine istediği gibi nizam veremez.
Şunu da düşünmek lazım. İdeallerimin gerçekleşmesi mi hakkımda hayırlıydı, gerçekleşmemesi mi?
Mesela benim "iyi ki gerçekleşmedi" dediğim hayallerim vardır. Babam şöyle dua ederdi: "Allah'ım bana hakkımda hayırlının da hayırlısını ver." Böyle dua etmek lazım.
Bediüzzaman Hazretleri, bu meseleyi şöyle halletmiş: Geçmişi bırak, geri döndüremezsin, geleceği düşünme hükmedemezsin. Bulunduğun ânı İslam'a uydur...
İslamiyet, anbean yaşanır. Bir dakika sonra ne olacağımız belli değil... En büyük ideal, "ben şu anda İslam'a uygun halde miyim, İslam'a uygun bir işle meşgul muyum?"
Saatler, saniye saniye ömrümüzü bitiriyor. Bunun için biz de saniye saniye İslamiyet'i yaşayalım. Öleceğimiz saniyenin Müslüman'ca olmasına çalışmak... En büyük ideal budur...
Zaman