Ne iğrenç bir sessizliktir; zulme sessiz kalmak! Hadi Amerika geçmişinde, Kızılderili ve zencilere zulüm ettiği için, yönetim olarak, insanlıktan, merhametten anlamıyor, bu hususta duyguları gelişmemiş; sadece menfaatten anlıyor. Bundan dolayıdır ki, hiçbir yere huzur götürememişler… Medeniyet, demokrasi diyen ve kimseyi beğenmeyen vahşi Avrupa, sen ne zaman insani değerlere sahip çıkarak, şımarık İsrail’e dur diyeceksin? Peki, Rusya’ya ne oluyor? Komünizmin vahşi baskısıyla, bir asra yakın inlediler, sonra rahata kavuştular… İsrail zulmünü anlamaları, dur demeleri gerekmez mi? Ya nüfus yönünden iri olan Çin, neden kalıbının adamı olup, vahşete dur demez ki? Yazıklar olsun, demek insan olamamışlar... İnsanlığı etkileyen edebiyatından, Rusya utanmalı; binlerce yıldır aynı yerde yaşayıp, vatanın ve toprağın ne olduğunu, özgürlüğü anlamamış, Çin utanmalı…
Ey zulme sessiz kalarak, zalimleşen ülkeler: Her geçen gün, düşman kazanıyorsunuz, her geçen gün, nefretler üzerinize toplanıyor… Oysa düşman kazanmak huzur vermez, dost kazanmak, huzur ve güven verir. Ruhsuz Amerika, medeniyetten nasip almamış batı: Dünyayı kana bulamanız ve vahşet sergilemede yaptığınız masrafı, huzur için, barış için yapsa idiniz, yeryüzünde açlık ve zulüm kalmayacaktı, dostunuz çok olacaktı… Heyhat sadece kalıbının adamı olan ve liderliğin hakkını veren, Sayın Erdoğan, vahşete dünyanın neresinde ve kime yapılıyorsa haykırıyor, Türkiye’nin insanı, yapılan zulme yeter diyor… Erdoğan, sadece siyasetçi olsa idi, siyasetine ters düşecek ve menfaatine dokunacak mevzulardan uzak durup, zalime şirin görünürdü. Oysa siyasetçi değil, insan olduğu için, gerçek lider olduğu için, yürekli bir haykırış sergilemekte…
Ey dünya, sessiz kaldıkça küçülüyor, sessiz kaldıkça elin ayağın kana bulanıyor ve bu sessizliğinde iğrenç hesapların olduğu ortaya çıkıyor! Utanın çocuklarınızdan, utanın tarihin adil yargılamasından; utanın altına gireceğiniz topraktan. Utanın Birleşmiş Milletleri leşe çeviren beş daimi yüreksiz ve zulme ortak olan üyeler… Bugüne kadar utanmadığınıza göre bu melekeyi kaybettiğinizi tescillemiş oluyorsunuz…
İnternete düşen, Filistinli çocuğun dışarı çıkmış iç organlarını görünce dehşete kapıldık, yüreğe ateş düştü; akıl yerinden oynayacak! Yanıyoruz Ya Kahhar, sabrımız zayıf; sahip çıkmamız zayıf; kardeşlik zayıf. Senin sonsuz kudretine, merhametine sığınmışız. Zalime haddini bildirecek uhuvvet, güçlenen ve güçlü kılan kardeşlik ver. Zulmedene balyoz gibi inecek, ittifak samimiyet ver! Bir olmayınca, alçak birileri, Müslüman’a hayatı zindan ediyor…
Allah’ım İsrail karşısında, imkânsızlıklarla insanlık onurunu kurtaracak şerefli direniş, gösteren, Filistinli kardeşime, milyarlar atom gücü ver!
Bediüzzaman: “Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakikî sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor.” Diyerek, uhuvvetin önemini hatırlatıyor.
Biz, birlik olmazsak, enselerimiz açılacak, elin iğrenç eline, şaplak fırsatı doğacak… Gerçi artık şaplak atmıyorlar; beynimizi sarsacak darbeler vuruyorlar! İmanın gereğidir uyanık olmak, imanın gereğidir düşmanı tanımak. Yine Bediüzzaman: “Herkese dünya terakkî dünyası olsun; yalnız bizim için mi tedennî dünyasıdır? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım.”diyor. İnşallah günümüzün yürekli insanları dinliyorlar... Evet, sadece geri kalmak, Müslümanlara mı has olacak? Biz omuz omuza vermeyince, her meselede geri kaldık... Yeniden Müslümanlar toparlanmaya başlamışken, bunu bilen iğrenç ittifaklar, fırsat vermemede omuz omuzalar… Müslümanların dağınıklığı, birbirlerinde kusur aramaları, küffara öyle kolaylık veriyor ki.
Allah Resulünün (sav) sahabeleri elif gibiydiler; küfrün karşısında… İhlâs gücünün haricinde, omuz omuza oldukları için, matematiksel güç bile kazandılar… Bir avuç insan, elif gibi ve yan yana olmasaydı, dengeleri altüst edebilirler miydi? Aksesuarsız iman etmek, yeterli değil ki! Kardeş olmak, acıyı, sevinci paylaşmak, mazluma el uzatmak, zulme haykırmak imanın aksesuarıdır. Kardeşinin acısına yanmayan insanın orucu, namazı borç ödemenin dışında meziyet katmaz ki. Farzları yaşamak, Hz. Peygamberin (sav) hayatını her şeyde model almak ve uhuvvete önem vermektir kurtuluş çaremiz!
Ya Kahhar! Ortadoğu’da zulüm var, Ortadoğu’da vahşet sıradan bir şey! İnsanlık yok, merhamet hissi körelmiş. Haydi, Siyonizm vicdan taşımıyor, duyarsız Müslüman’a ne oluyor; neden sesi çıkmaz ki? Modern dünyaya vahşet çerez gibi; çocukların dışarı dökülen iç organları iştahlarını kabartıyor. Alçak dünya liderleri, Müslüman’a yapılan zulümden, şehvet tadında zevk alıyor; ciğersiz Arap liderleri sayesinde…
Ah! Altın klozetlerde, kişiliklerinin özetini bırakan, Arap idarecileri ve şeyhleri: Erdoğan’dan biraz delikanlılık dersi alsaydınız; şuurlu halkın ne için başbakanı sevdiğini merak etseydiniz, yeryüzünde daha fazla yürüyen delikanlı olurdu… Petrolü rahat yiyebilmek için, alçaklar karşısında, yüzlerini, ruhlarını karartan liderler: Zulme sessiz kalmakla, vahşete ortak oldunuz yıllarca... Ah! O iki milyar nüfuslu ruhsuz Çin; teknolojin, bilimin yerle bir olsun, İsrail zulmüne kör olan Amerika! Demokrasiye beşik değil, kirli planlara beşik olan İngiliz ve yüreği kutup soğuğu olan Rus ve adı batası Batı… Filistin, Suriye, zulüm gören tüm Müslüman’ın ahını aldınız; insanlığınızdan utanınız, eğer insansanız!