Malezya’da Temmuz 2000’de Kur’an–ı Kerim’in tefsirine ve Hadis-i Şeriflerin Şerhine Yönelik Yöntemler başlıklı bir sempozyum düzenlenir. Kur’an-ı Kerim’in tefsiri Hakkında Said Nursi’nin Metodu adlı araştırmamı külliyatının tercümanıdır ve Said Nursi’ye tabi olanlardandır. Aynı üniversitede bir başka toplantıda bir hanım profesör Şükran Vahide’nin Risale-i Nur tercümesinden okuyor sonra Prof. Dr. Adem ise okunanların Malay dilinde açıklamasını yapıyordu. Böylece Kuddüs isminin takdimini yapar. Eserlerim üniversitelerde okutulacak sözü gerçekleşmiş oldu bilmüşahade.
Oradan bir başka yere giderken Dr Müddesir Abdurrahman , Salihi bana Risale-i Nur’u tarif eder misin dedi. Ben de bu cümleleri okudum, “İlem Cenab-ı Hak’ka hamdler şükürler olsun ki mesail-i nahviyeden,isim ile harf arasındaki manevi fark ile çok mühim meseleleri bana öğretmiştir, (dilbilgisi ve cümle bilgisi )Şöyle ki harf gayrın( başkasının ) manasını izah için bir alet bir hadim olduğu gibi, şu mevcudat da Esmai Hüsna’nın tecelliyatını izhar , ifham, izah için bir takım ilahi mektuplardır ki içlerinde yazılı delail(deliller)berahin, havarık, mucize-i kudrettir. Mevcudat bu vecihle nazara alınması , ilim , iman , hikmettir. Şayet isim gibi müstakil ve maksud-ı bizzat cihetiyle bakılırsa , küfran ve cehl-i mürekkep ( kat kat cehalet) olur.
Kainat nazar-ı Kur’an’i ile (Kur’an-ın bakışı ) ile bütün mevcudat harflerdir. (kainat kitap ise bütün varlıklar o kitabın hafrleridir) Yani esmasını sıfatını bildiriyorlar. Ruhsuz felsefe( ilim) ise eskeriya manayı ismiyle yani (kendine dönük mana ile a harfi a harfidir gibi )bakıyor ve tabiat bataklığına saplanıyor. ( tabiat varlıkları bağımsız , ama Kur’an Allah’ın kainat kitabındaki harfleri gibi görüyor)
Endenozya’da da sempozyumlar düzenlenir.Bunlar altı değişik üniversitedir ve hepsinde Bediüzzaman ile bağlantılı oturumlar yapılır. Medan üniversitesinde Bediüzzaman Said Nursi ‘ye ait bir köşe bir oda tahsis edilmiştir. Üniversitede Lemalar’ın Endenozya diline olan çevirisi konuşulur sivil ve askerlerden şahıslar vardır. Bir hanımefendi kitab akkında konuşur. “ Ben bu kitabı okudum, bukitabı her insan okumalı . özellikle Endonazyalılar okumalıdır. Kitapda çağın insanının dertlerine derman olacak devalar ve sorunlarına çözümler vardır. Lütfen bu kitabı herkese ulaştırma konusunda fedekarlıktan çekinmeyin. Bahaneler üretmeyin .
Aynı ülkede Bediüzzaman Said Nursi’nin Hayatına Genel Bakış adlı kitabı Endonezya diline çeviren Prof Dr Nebile Lobis’in oradaki hizmetlerdeki rolünü Salihi unutulmaz olarak yorumluyor ve her istanbul’a gelişinde de bu hanımı kıymetince ağırladıklarını belirtiyor.
Cezayir’de Nurlara ilk dikkati çeken şahıs Said İyadi’dir, Seksenli yıllardan itibaren Salihi ona kitaplar gönderir o da bazı bölümleri günlük bir gazetede yayınlar.Prof Ammar Ceydal Risale-i Nur hakkında üç kitap yayınlar.Kitapların isimleri Bediüzzaman Said Nursi İmani Hakikatlerinin Yerleştirilmesi (Yöntem ve uygulama)
Risale-i Nur’an Göre İnsanın Mahiyeti
Risale-i Nur ‘un Maksadlarının Hakikati
Salihi bu adam için Allah ondan razı olsun diyor, bizde ona katılıyoruz.
Salihi’nin üstad dediği Aşrati , Salihi’ye Risale-i Nurdan nasıl etkilendiği yolunda bir metin gönderir.
Rahman ve Rahim olan Alah’ın adıyla .
Kur’an ‘dan aldığı ruhla risalelerin karşı konulmaz cazibesi beni benden aldı götürdü. Kendimi talebelerimle risalelerin manaları hakkında kouşurken buldum. Ben her zaman kendimin yeterli olduğunu ve hiçbir şekilde başkalarının sözlerine ve düşüncelerine ihtiyaç duymayacağımı sanıyordum. Bu kitaplar sanki ilmi sunumda bir boşluğu doldurdu, kalbimin hakikatlere doğru yol aldığını hissettim.
Said Nursi’nin öğretileriyle her türlü olumsuz duyguların üstesinden gelinir. Cenab-i Hak Said Nursi’ye rahmet etsin. Rüyasını gördüğü islamın sıcaklığı ile dolsun dünya ,Efendimizin asm müjdelediği basiret gözüyle gördüğü ve şüphesiz özlenen o İslam bir gün dünyaya hakim olacaktır.
Aşrati istanbul’a bir sempozyuma davetledir ama Cezayir’deki Türk Konsolosluğundaki memurlar kaba davranıp vize vermediklerinden bu sempozyuma katılamamıştır.
İstanbul’a gelmekdeki maksadını açar “ Başta Ebu Eyyüb el Ensariyi ziyaret etmek ve islamın o görkemli günlerinin izlerini taşıyan Osmanlı’dan kalma eserleri gösmek istiyordum.
Salihi , Vahran Üniversitesinde , Üstad Said Nursi’nin modern bilimlere nasıl baktığı konusunda bir açıklama yapar.
Salihi Kasım 2009 da Cezayir radyosunda konuşur. Konu Said Nursi Nasıl Bir YenilikGetirdi”dir. Meceddid konusunda şunları söyler.Ümmet yenilenmeye muhtaç, asır da yenilenmeye muhtaç . Sonra yenilenmesin insanda olduğunu anlar.Risale-i Nur insanı Kur’an ‘ın yapısına uygun bir biçimde yeniden şekillendiriyor. Böylece yeni bir insan ortaya çıkıyor. Risale- i Nur’u okuyarak anne babadan evden miras kalan koğuk taklidi imandan ilmi , akli, fikri ve mantıki esaslara dayalı tahkiki bir imana dönüşen bir insan imanın tadını alan ve zevkini tadan bir mümin oluyor. Peygamberin asm buyurduğu gibi “ imanın tadını Rabb olarak Allah’ı , din olarak islamı, peygamber olarak Muhammed’i seçip razı olanlar duyar, imanın da bir zevki tadı vardır. “
Risale-i Nur’da sanki insanı yeni bir kalıba koyan ilginç bir sır var.Eserleri tefekkür ederek okuyan yeni bir kalıba girdiğini hisseder.Eserler okuyan kişinin içinda acisız ahrısız bir ameliyat gerçekleştirir. Marifetullahda yeni yollar keşfeder.
Salihi’nin Nurlar için koşturmasında bir romana büyük malzemeler var, dünyanın büyük romanları birkaç tramatik levha ile roman olurlar, Tolstoy’un Diriliş romanını büyük bir istekle okumuştum. Bir adı da Basübadelmevt’di bu yüzden dikkatimi çekti belki aradığım şey diye baktım. Ama hayır büyük bir romancıdan bir tuhaf vaka , bir Rus asilzadesi bir kadını kirletir, Rus ananelerine göre azilzade denen herifler herşey yaparlar, cezası yoktur. Yıllar sonra roman kahramanı kadını bir mahkemede suçlu makamında görür, ama o kadını o yola iten bu asaletsiz adamdır, içinde birden bire onu kurtarmak fikri doğar, yaptığı adiliği nihayet farkeder ama , kadın asil davranır, onun asaletsizliğine uygun davranır, zavallı kahraman dirilmek ister suçunun kefaretini ödemek ister boşuna, işte dünya romanı ve Koca Tolstoy’un diriliş anlayışı . Diriliş Ayet ül Kübra’dır Bediüzzaman nasıl bu kadar harika dramatik anlatımı kazanmış, üstadın evine gittim çocuklar oturuyordu, dördüncü sözü onların anlayacağı şekilde dramatize ettim, direksiz ev nedir yıkılmıy veya yıkılmakta olan evdir, namazı olmayan adam yıkılmış ev gibidir, Azrail’de gelir o yıkılmış evden bir ceset çıkarır, ve ona direksiz durdum yıkılmış bir evin enkazında yaşadın, gel şimdi yine yıkılmışların mekanı olan Cehenneme namaz ile ev direği arasında dramatik bir ilgiyi kurmuş, daha böyle ne kadar dramatik metinler var. Meseller, romancı çıkmamış doğu dünyasından bizden bu kadar dramatik adamdan neler çıkmış bir Roman mektebi açsın bir yetkili. Risale Haber roman mektebi. Her sınıf insan gelsin, bir konu nasıl roman olur. Erzurum’u yaz Kırkıncı Hoca romanın kahramanı bir gün hoca bu köylere her gün gidilir mi “ Himmet Efendi dedi ben o köylere yaya gitmişim” Tıpkı Salihi’nin parası yok, adi işler yapar , çünkü ona birisi burdan sen sorumlusun demiş.Bizimkilere diyen yok mu o da ayrı bir konu.
Salihi Malezya’da başından olayı yazayım tam bir roman.
Bir alimin sözü, Kur’an hakikatleriyle meşgul olan herkes Rabbani bir inayete mazhar olur. Kur’an hakikatleri olan Risale-i Nur’un tercümanı olmanız itibariyle siz bu minvalde bir Rabbani inayete şahit oldunuz mu ?hayırdiye cevap verdim. Dedi ki “Eğer siz Rabbani inayet görmediyseniz, ben şimdi size bir inayeti zikredeyim.
Bağdat’da Vakıflar bakanlığında uzman olarak çalışıyordum. Basımı istenen her dini muhtevaya sahipkitap sansüre tabi tutuluyordu. Bize kitabı getirirler, biz de o kitabın basıma uygun olup olmadığına karar veririz. Sizin ilk kitabınız olan Haşir risalesi bize geldiğinde kitabı okudum ve üzerine basıma uygundur ibaresini iliştirdim.Çünkü siyase veya yasaklı herhangi bir meseleyi ihtiva etmiyordu. Günler sonra sansür dairesi müdürü El Musuli beni yanına çağırdı ve bana sert bir dille bu “Bu kitabın basımı için nasıl onay verirsin. Bu kitap nur cemaatinin kitabı bu cemaat Türkiye’de büyük bir cemaattir. Yarın başımız belaya girer.” Dedi .
Ben de Allah’a tevekkül ettim ve aşağıdaki ifadeleri içeren detaylı bir rapor hazırladım.
“Bu kitabın müellifi olan Said Nursi yalnız Arapça harflerle yazar, talebelerine Arapçayı tavsiye eder ve ezanı da Arapça olarak okurdu. Namazlarında Arapça okuyarak kamet getiriyordu.
Bu şekilde raporu Arapça arapça diye doldurdum. Sonra yazdığım raporu bakana sundum, o da raporu okudu onay verdi.
“ Sen ey İhsan kardeşim sansür penceresine gelip ve teslim ediyor gidiyor, gelip onay verilmiş tercümeleri alıyordun. Kırkttan ziyade risalelerin onayını bu şekilde aldın. Bu bir Rabbani inayet değil de nedir?
Bu mübarek işleri nedeniyle kendisini tekam-i hahişle tebrik ettim.
İşte Salihi’nin romanının bir sahnesi , Bediüzzaman’ın çevresideki kişilerin her birinin hayatında böyle ne romanlar var.Tillo’lu Said ‘in hayatı bir roman, ama romancı yok. Olaya roman olarak bakan yok, Bir gün Tanpınır bir yerden geçerden yaşlı bir kadını döküntü bir evin önünde görür, ama kadının durumu çok olaylardan arta kalan bir kazazede olduğunu görür, ve der ki “ Bir Romancıya rastlasa bu görüntüden bir roman çıkar” Said Özdemir , hapishaneye eşiğini öptüm girdim dokuz kere. “demişti bana.
Napolyon bir azilzadeler toplantısında herkes ailesiyle şöhretini anlatır , sıra ona gelir o da “ Ben benden sonra başlarım” der. Ben Himmet Uç kimsenin gölgesine sığınamamam benim , kimsenin himayesine hamiyetine ihtiyacım yok, pohpohlarla kazanılmış bir şöhret nere nesebinin hüviyetiyle adam sınıfına girmiş kimse değilim. Bediüzzaman Sofu Mirza’nın oğlu, ama ne yaparsın,herkes gölgesiyle savaşıyor. Hazreti Padişahiye uzuktan uzaktan irtibatlı adamlar osmanlıyı yemiş bitirmiş, doğuştan torpilliler de bir yeri bitirir. Sen kimsin Ben Bediüzzaman’ın elini öpmüş bir babanın oğluyum” baksan öyle ise biz yandık.
İşte bir roman mektebi açalım, Kültür bakanlığının himayesinde Kültür bakanlığında böyle bir kültür şubesi açacak adam kim ?
Ey Nureddin Pala dolaşma sağa sola. Bir Urfa romanı yaz, veya Ankara , altı ay ne bulursan malzeme bir araya getir, roman terminolojisi oku, sonra yazmaya başla. Salihi ve Fırıncı Abi “ sen bu işi yapacaksın hitabı ile başlamışlar” hiçbir karihaları yok ama yapmışlar.
Devam edecek