İnsanın kendisine ayna tutup, aynadaki gördüğü simaya; “yalansız, hilafsız ve ön yargısız bir şekilde itirafta bulunması, kişinin kendisiyle barışık olması demektir.
Böyle kişiler; kalbine ve gönlüne kilit vurmadan; Allah’ın hem aynayı tutanı hem de aynaya yansıyanı gördüğüne “iman” ve “amel” eder.
Günümüzün en zor mesleği; kişinin kendi kendisiyle yüzleşip; “bencilliğine, zaaflarına ve nefsine” yenik düştüğünü kabul etmesidir.
Malum bir seçimin daha sonuna geldik. Türkiye yaklaşık 70 yıldır isimleri değişen fakat düşünceleri değişmeyen bir vesayet zincirinden 9 yıldır kurtulmaya çalışıyor.
Bir kişinin bu gerçeği görmemek için tüm insani uzuvlarını kaybetmiş olması ve bitkisel hayatta yaşaması lazımdır.
Elbet bu söylediklerime itiraz edecek olanlar çıkacaktır. Şer cephesinden gelecek karşıt görüşler, mayalarının gereğidir ve vazifelerini yapacaklardır.
Bir de “iyilerin” ve “müminlerin” içinde bulundukları halde, “nefsi ihtilaflardan” önünü göremeyenler olacaktır ki, işte onlar “şer cephesinden” daha tehlikelidirler.
Şer cephesindekilerin nasıl ittifak ettikleri seçim boyunca görüldü. 70 yıllık vesayetin sürmesini isteyen zihniyet, CHP çadırında yekvücut oldu.
Peki, CHP zihniyetiyle hiçbir hal, hareket ve düşünceleri örtüşmeyen, hatta vesayet rejimlerine karşı çıkan ama ihtilafta da şer cephesiyle yarışan kesimlere ne demeli?
Aynı değer yargılarını yaşayan ve paylaşan topluluklar arasında, “büyük ihtilaflar” çıkarsa, aklıselim sahibi insanlar tarafından bir şekilde çözülebilir.
Yalnız “küçük grupların” çıkardığı, “küçük ihtilaflar,” ne yazık ki büyük ihtilaflardan çok daha zararlı olmaktadır.
Çünkü küçüklerin tek sermayesi; “bencillikleri, nefisleri ve kaybetme korkularıdır.” Kimseyle kucaklaşmak, barışmak ve kaynaşmak istemezler.
Düşünce ve fikirde çoğunluğa tabii olmayı, “zül” addeder ve küçük olduklarını bilerek büyüklük taslarlar.
İşte İslam için Müslümanlar için en büyük tehlike, bu “küçük bencillerdir.” Sadece bizde değil, perişan haldeki Müslüman topluluklar da bu hastalığın pençesindedir.
“İttifak” müessesesi, yalnızca mümin topluluklara yakışması gerekirken, ihtilaflarımız yüzünden dünya âleme rezil olmaktayız.
Küçük ihtilaflar, şer güçlerin kalesine sağlam duvar örmektir. Bunu anlamak için kişi kendisine; “nefsiyle” değil, “imanıyla” ayna tutmayı kabullenmelidir.
Mesela mevcut iktidara karşı, “taraf belirlemede zihin tutulması sonucu sağ yönden” gelen ihtilaflar var.
Böyle ihtilaflara karşı, Bediüzzaman Said Nursi’nin has talebelerinden Zübeyr Gündüzalp’in şu sözlerini hatırlatmak isterim.
“Biz ahrar, yani hürriyetçiyiz. Şeyhülislam seçmiyoruz ki takvasına bakalım. Siyasetçi seçiyoruz. Fikrimize dost olsa yeter.
İsim ve şahıslar değişebilir. Ama ölçüler değişmez. Biz ölçülerimize uyanları destekleriz. Sahneden düşenleri sahneye çıkarmak bizim işimiz değil.
Ölçülerimize uyan, bu ölçülerle millet ekseriyetinin desteğini kazanan kim olursa olsun, biz onu reylerimizle destekleriz.
Mesleğimizde milletin ekseriyetinin hüsnü teveccühünü kaybetmiş, mazi olanlarla istikbale yürünmez, onlarla kaybedecek zamanımız yoktur.”
Yeni Akit