Zaruri ihtiyaç kategorisine girmeyen ihtiyaçlarımızın karşılanması bizi ferahlatıyor mu dara mı sokuyor!
İhtiyaçlarımızın karşılanıyor olması bizi ferahlatarak bir şükür ve memnuniyet haline vesile olması gerekirken vakıa öyle mi oluyor?
Pek çok nimetler içinde iken nasıl oluyor da mesela vücud dairesinde olmak, nefes almak, düşünmek, konuşmak gibi nimetleri zaten hak etmiş olduğumuzu düşünerek şükründen aciz kalıyoruz?
Bu şükürsüz halimizle beraber sanki hak ettiğimiz çok şeylerden mahrum kalmışız gibi Rahmeti itham ediyoruz.
Bu halimizle Rahmetten ümit kesmemenin gönül huzurunu yakalamamız ne kadar mümkün ve rızamızla girdiğimiz zarardan kurtulmak için nasıl merhamet umabiliriz.
Gelelim zaruri olmadığı halde karşılamak için pek çok fedakarlıkta bulunduğumuz ihtiyaçlara.
İhtiyaçlarımızı hangi zeminde belirliyoruz?
Dünyanın ve kendimizin hakiki mahiyetine bakarak mı nelere ihtiyacımız olduğuna karar veriyoruz yoksa sahip olmadığımızda ayıplanacağımız ve yadırganacağımız her ne varsa elde etmenin telaşında mıyız! Ve bu telaş ile neredeyse ömür dakikalarımızın tamamını sarf etmek bizi memnun ve müteşekkir ediyor mu?
Bazen sadece doğru soruyu sormak problemimizi çözer.
Kendimize hiç sormadığımız öyle çok mühim sualler var ki. Telaşelerimizin ve kendimizi mecbur bildiğimiz meşgalelerimizin elinden bir an yakamızı kurtarıp fıtratımıza bir bakabilsek sadece doğru soruları sorarak çok müşküllerimizin halli için bir makbul dua etmiş olabiliriz.