İhtiyarlar ve gelecek

Nedim Hazar'ın Zaman gazetesindeki yazısı

Nedim Hazar'ın yazısı;

İsra Suresi’nin şu ayetleri her zaman aklımın bir köşesinde mutlaka durur: “Rabb’in, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti.

Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” Şu hadis-i şerif de çok çarpıcıdır: “Süt emen bebekler, beli bükülmüş yaşlılar ve otlayan hayvanlar olmasaydı, üzerinize azap sel gibi gelirdi.” Bir toplumun kaderi, yaşlılarına gösterdiği hürmet ve vefa ile doğru orantılı olsa gerek. Epey sene önce bir konferans vesilesiyle gittiğimiz Almanya’da, mihmandarımız, trafikte yaya ya da arabayla giderken çok dikkatli olmamız gerektiğini, polis yahut kamera sistemi olmasa bile, özellikle yaşlı Almanların pencerelerden yolları, ışıkları izlediğini ve en ufak bir ihlalde yetkilileri arayıp şikâyet ettiklerini söylediğinde hayret etmiştim. Aslında anlaşılmaz bir şey değildi. Bizzat kendi çocuklarının bile ‘Patates kafalılar’ diyerek aşağıladığı eski jenerasyon, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkeleri için çektikleri sıkıntıları hiçbir zaman unutmamış. Dolayısıyla kendilerini ülkenin sahibi olarak görüyor ve çocuklarının Almanya’ya tam olarak sahip çıkmadığını düşündüklerinden olsa gerek, yabancılara karşı zaten epey mesafeli oldukları gibi, genç kuşaklara da kırgınlar.

Geçtiğimiz gün The Guardian’da yayınlanan bir haber beni çok etkiledi. Gazete, Almanya’daki bakım merkezlerinin yükselen fiyatları ve düşük standartlarından dolayı, yaşlı ve hasta vatandaşların uzun süreli bakım ve rehabilitasyon hizmeti almaları için Doğu Avrupa ve Asya’daki bakım evlerine gönderildiğini yazdı. Bir kere, bu sektörde çalışacak insan bulmakta zorlanıyormuş Almanlar. Buldukları da çok yüksek ücret talep ediyormuş. Artan ücretleri karşılayamadığı için yurtdışındaki bakım evlerine gönderilen yaşlıların sayısında büyük bir yükseliş yaşanması bekleniyormuş. Uzmanlar bu durumu “saatli bomba” olarak tanımlıyor. Bakıma muhtaç insanları Doğu Avrupa ülkelerine transfer etmek çaresiz bir hareket olarak görülüyor ve sistemin artık çalışmaz hale geldiğinin göstergesi olarak kabul ediliyor. The Guardian, Macaristan, Tayland ve Yunanistan’daki bakım evlerinde yaşayan ve uzun dönemde bakıma muhtaç olan Almanlarla da görüşmüş. Fiyatların Almanya’daki bakım evlerinden üçte biri veya üçte ikisi oranında daha az olduğunu ve başka çarelerinin olmadığını, ayrıca buradaki bakım evlerinin düşük ücretlere rağmen daha iyi hizmet sağladığını belirtmişler. Kendi ülken ve ailen için bin bir türlü zorluklara katlan, sonra bırak sana şefkat gösterip baş üstünde tutmayı, ahir ömründe bilmediğin yerlere yollasınlar. Sebep, ekonomik şartlar!

2011 yılında 7 bin 146 emekli Alman Macaristan’da, 3 bini Çek Cumhuriyeti’nde ve 600’den fazlası da Slovakya’daki bakım evlerindeymiş. İspanya, Yunanistan ve Ukrayna’da kalan Almanların sayısı bilinmiyor. Alman sosyo-politik danışma şirketi Sozialeverband Deutschlad’a (VdK) göre, yaşlıların artan bakım evi ücretlerini karşılayamayacak durumda olması ve yabancı ülkelere gönderilmesi ülkenin alarm verdiği anlamını taşıyor. Vdk Başkanı Ulrike Mascher, “Almanya’nın bugün olduğu yere gelmesinde emeği bulunan insanları yurtdışına sürmek acımasızca bir hareket ve bunun olmasına izin vermemeliyiz.” diyor. Uzak olmayan bir gelecekte Alman nüfusunun epey gerileyeceği ve yaklaşık 4,7 milyon insanın, bakıma muhtaç olacağını bildiriyor uzmanlar. Galiba, merhametin, vefanın ve insafın olmadığı toplumlar, gelecekte çok daha büyük sıkıntı yaşayacaklar. İbret alabilmemiz dileğiyle.

Zaman

Toplum Haberleri