Risale Haber-Haber Merkezi
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلاً ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخاً وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى مِن قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلاً مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (1)
Aziz müminler!
Nasıl yaz mevsimi yerini güze ve kışa veriyorsa, gençlikte yavaş yavaş yerini ihtiyarlığa ve ölüme veriyor. Bu dünyada hiçbir şey kararında kalmıyor gidiyor, insanlar, seneler, mevsimler ve dünya ihtiyar oluyor. Bununla beraber ihtiyarlık insana artık sevdiklerinden ve dünyadan ayrılma zamanının geldiğini hatırlatıyor. Fakat mümin için bu ayrılık; bu dünyadan başka bir âleme gidiş ve orda "er-Rahmânü'r-Rahîm" olan Cenab-u hakkın fazlı ve keremiyle müşerref olmak için ayrılık değil kavuşmadır.
Muhterem cemaat!
Gençlik süratle gidiyor, gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyanıyor ve uyanacağız. Vücudumuz kabir tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. Niyazi-i Mısrî'nin “Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere, Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber” dediği gibi, ruhumuzun hanesi olan cismimizin de her gün bir taşı düşmekle yıpranıyor. Ve dünya ile bizi kuvvetli bağlayan ümitlerimiz, emellerimiz kopmaya başlıyorlar. Hadsiz dostlarımızdan ve sevdiklerimizden ayrılık zamanının yakınlaştığını hissediyoruz. O manevî ve çok derin ve devasız görünen yaranın merhemini arıyoruz. Yine Niyazi-i Mısrî gibi:”Dil bekası, Hak fenâsı istedi mülk-ü tenim -Bir devasız derde düştüm, ah ki Lokman bîhaber.”diyoruz.
Fakat şunu iyi bilelim ki; başta şefimiz olan Habibullah (asm) ile bütün dostlarımız ahiret âlemindeler. Onlar da bizim gibi bu dünyaya geldiler ve öbür âleme göçtüler. Bizler de gidiyoruz aldanmakta fayda yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; çünkü öbür âleme sevkıyat var. Herkesin nefsi nefsi dediği zaman ümmeti ümmeti diyen Peygamber (a.s.m)’ın olduğu bir âleme gidiyoruz. Onun için ihtiyarlığı sevmeli ve ahiret âlemine gitmek için bir vesile olduğunu bilmeliyiz, imanlı olarak gediğimiz bu ihtiyarlığa şükür etmeliyiz. İnsan ölmezse ihtiyar olacaktır. Mümin suresinde Allah "Sonra güçlü çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor..."(2) buyurmaktadır.
Değerli ihtiyarlar ve ihtiyar olacak kardeşlerim!
Ömrün uzun veya kısa olması, Allah'ın takdiri iledir. İrademizin dışında insan için takdir edilen bu zaman dilimlerini yaşamanın leh ve aleyhimizde olması, ancak iman ve İslâm'a uyup uymama açısındandır. Bununla beraber ihtiyarlık akıl ve güce koyduğu engel nedeniyle devası ve şifası yaratılmayan bir hastalık olarak vasıflandırılmıştır. Bunun için Hz. Peygamber (s.a.s): "Allah'ım! Erzeli'l-ömürden de; yani ihtiyarlık ve bunaklıkdan sana sığınırım"(3) buyurmuştur. Bizler de ihtiyarlığımızı fırsat bilerek günahlarımıza tövbe ve istiğfar ederek, ihtiyarlığın vermiş olduğu sıkıntılara sabır ve şükür ederek geri kalan hayatımızı ibadetle geçirmeye çalışalım.
Hazırlayan: Fatih Aksüt
1-Mümin 40/67
2-Mümin 40/67
3-Buharî, Cihad, 25; Müslim, Zikr, 52