Risale-i Nur din/siyaset ekseninde köklü bir usûl ve dil dönüşümü gerçekleştirmiştir. Bu usûl ve dil dönüşümü İslam ve insanlık düzeyinde son derece etkileyici bir barış ekseni oluşturmuştur.
Risale-i Nur, şefkat, hak ve hakikatin gereği olarak şeytanla kolkola yürüyen bir siyaseti “canavar” görmüş uzağında yürümüştür.
Risale-i Nur’un dilinde “Rahimiyet”in izleri mevcuttur. Bütün insanlara ve bütün mahlûkata şefkat etmek “Rahimiyetin” zorunlu sonucudur. Dolayısıyla Nur Talebesi “müşfik”tir. Acıdığı insanları kalaşnikof ve hançerle değil Nebi (asm)’ın pederane dili ile irşad eder.
Halbuki siyasetin merhametsiz dili çok yaralayıcıdır.
Bir İslami hareket ne zaman politik hale getirilirse “öz”ü kaybolur, içi boşalır. Onun için Nurculuk politik bir hareket değildir. Dinin özü olan iman, ahlak, fazilet ve ahiret Nurculuğun hedef noktalarıdır. Nurculukta “zaruriyat-ı diniye, mesail-i cüz’iye-i fer’iye-i hilafiye’ye” feda edilmez. Bediüzzaman Sünuhatı’nda doksan elmas sütun ile on altın’ın kıyasını yaparak tercihimizdeki vehametin derecesini nazara verir.
Erkân ve ahkâm-ı zaruriye iman, ahlâk ve fazilettir. İçtihadî ve hilafî olan şey politik dil’dir.
Muaviye hareketi, Haricilik, Şia, İhvan-ı Müslimin ve bizdeki mümasil hareketler son derece politiktir.
Politik hareketler ifrat düzeyde aktivisttir ve dolayısıyla derûnilikten uzaktır.
Risale-i Nur ise sapmaları doğru aslına irca etmiştir. Politik diskurlar ve cerbezeli söylemler Risale-i Nur kültüründe “sıkletsiz” kalır. Çünkü Risale-i Nur klasik dönem İslam siyasi düşüncesinin boyutlarını aşmıştır. Risale-i Nur Hz. Ali’ye ait doğru çizgide yol almaktadır. Adalet-i mahzanın yanında, cadde-i kübra-i kur’an’dadır.
Risale-i Nur, Hz. Muaviye ile birlikte başlayan ve bugüne kadar devam eden bütün sapmalara itibar etmemiştir.
Peki “içeriden olanlar olarak” bizler ne yapacağız?
Elbette hislerimizin ve nefislerimizin egemenliğinde Medine’mizi kaybetmeyeceğiz. Laik, dindar, ırkçı ve orta herkese şefkat edeceğiz! Her partide Risale-i Nur’un talebesi, kardeşi, dostu, muhibbanı ve taraftarı mevcut olabilir.
Öyle ise kimse ile tartışmayacağız, sadece Risale-i Nur’un nurunu göstereceğiz.
Çünkü taraftarlık hisleri ile malûl bir tartışma, yaralayıcı ve ötekileştirici bir dilin tetikleyicisidir. Böyle bir tartışma kalpleri ve muhabbet hislerini ezer geçer. Katı ve sevimsiz bir taraftarlık pozisyonu Nur Talebesinin şiarı olmamalı.
Tenvir ve irşatlarımız taraftarlığın ve muhalifliğin ifrat raylarında savrulmamalı, ikazlarımız muhatapların zihinlerinde “sıkletsiz” bırakılmamalıdır.
Risale-i Nur’un dili aktif, yönlendirici, her muhataba ve her zemine uyarlanabilir bir üst dildir. Biliyorsak anlatacağız, bilmiyorsak susacağız. Çok katmanlı olan Risale-i Nur’un dili’ni “şekilsel” okumalarımıza indirgeyip mahkûm etmeyeceğiz.
Bu dil her an canlılığını koruyan bir dildir. Bulanık değildir. Herhangi bir adresin “tapulu malı” da değildir. Kim ve hangi siyasi parti derecesi miktarınca Müslüman “cumhurun tasdikine iktiran etmiş” ise bu dilden nasipdar edilmelidir. Bu dil herhangi “bir yön”e çevrilerek kısırlaştırılamaz.
Sol bir partinin yüzde 95 “kabahatsiz”leri (Emirdağ son mektup) Risale-i Nur’un engin şefkatine ve merhametli diline muhtaç ise kimin alnına hangi damgayı ne hakla yapıştırıyorum!
Siyaset tarihimiz yıkılan ve dirilen sayısız parti ve liderlerle doludur. Siyasal denklemin kaderinde hiç kimseye ebediyet yoktur. Bu kaygan zeminde kim hak ve doğrunun yanında olmuşsa ayakta durmuş değilse ademe mahkûm olmuştur.
İcma-ı ümmet şeriatta delildir. Ümmet, hür iradesi ile siyasete ait hükmünü koyarsa saygı duyulmalıdır. Ümmetin tercihini koyduğu bu merkez, basit, lineer ve gelişimci değil dairevidir. İsimler ve resimler anlamında sabitesi yoktur.
Risale-i Nur’un dili ile ahrarlık/demokratlık ilkeseldir, sahip çıkan herkesin hisse alabileceği, “ağanın cebine tapulu olmayan” ve maharetle satın alınabilen bir tarik-ı siyasettir.
Öyle ise, birisinin lehinde olarak “cumhurun tasdikine iktiran etmiş” ötekisinin aleyhinde olmak cumhur-u mü’minine muhalefettir ve eğer Risale-i Nur adına ise zulümdür. Çünkü davet edilmeye müstaid büyük kitleler, siyasi taraftarlıklara kurban edilmez. Ötekisinin lehinde de berikisi kurban edilemez, çünkü her fert ve ekol “kameti miktarınca” mukaddestir ve Risale-i Nur’dan hissedar edilmeye lâyıktır.
Bu günün dalgalı siyaset zemininde tersinden vuran bütün “muharrik-i siyaset” vartalarına aman dikkat!