Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Yusuf Sûresi 22-29. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
22 . Nihâyet (Yûsuf’un) gücü kemâle erince, (biz) ona hikmet ve ilim verdik. İşte iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız.
23 . Ve o evinde kaldığı (hanım), onun nefsinden murâd almak istedi de kapıları iyice kilitledi ve: “Haydi gel!” dedi. (Yûsuf) dedi ki: “Allah’a sığınırım! Şübhesiz ki o (kocan), benim efendimdir; benim mevkiimi (hep) güzel tuttu. Şu muhakkak ki, zâlimler kurtuluşa ermezler.”
24 . Buna rağmen gerçekten (kadın) ona meyletmişti. Ve Rabbinin delîlini görmeseydi, (o da) ona meyletmişti. (*) İşte (biz) kötülüğü ve fuhşu ondan uzaklaştıralım diye böyle (delîlimiz gösterilmiş) oldu. Muhakkak ki o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.
25 . Nihâyet (Yûsuf önde, ikisi de) kapıya doğru koşuştular; (kadın) onun gömleğini arkadan yırttı ve (derken) kapının yanında (kadının) beyi ile karşılaştılar. (Kadın hemen:) “Senin âilene kötülük etmek isteyenin cezâsı, zindana atılmaktan veya elemli bir azabdan başka ne olabilir?” dedi.
26 . (Yûsuf:) “O, (kendisi) benim nefsimden murâd almak istedi” dedi. Onun (o kadının) akrabâsından bir şâhid ise şöyle şâhidlik etti: “Eğer onun (Yûsuf’un) gömleği önden yırtılmışsa, o hâlde (kadın) doğru söylemiştir; o (Yûsuf) ise, yalan söyleyenlerdendir.”
27 . “Yok onun (Yûsuf’un) gömleği arkadan yırtılmışsa, o hâlde (kadın) yalan söylemiştir; o (Yûsuf) ise doğru söyleyenlerdendir.”
28 . Bunun üzerine (onun beyi, Yûsuf’un) gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce (kadına): “Doğrusu bu sizin tuzağınızdandır. Gerçekten sizin tuzağınız büyüktür!” dedi.
29 . (Sonra şöyle dedi:) “Yûsuf! (Sen) bundan vazgeç (bunu kimseye anlatma)! (Ey kadın! Sen de) günâhın için mağfiret dile! Çünki sen, günahkârlardan oldun.”
(*) Burada zikredilen “delil”den maksad: Bir kavle göre Hazret-i Yûsuf (AS)’ın Ken‘an’da bulunan babasının timsâlini görmesidir. (İşârâtü’l-İ‘câz, 257)
Âyet-i celîlede geçen meyiller arasında büyük fark vardır. Çünki kadın, hislerini tatmîn için ona meylini fiiliyâta dökerek kâh teşvik, kâh korkutma çâreleriyle cidden teşebbüste bulunmuştu. Yûsuf (AS) ise, böyle bir hâlde iken dahi, helâli helâl, harâmı haram olarak görmüş ve bir insan olarak yaratılışının gereği olan meyline rağmen, onda tasarruf ederek hissiyâtına hâkim olmuştu. (Kurtubî, c. 5/9, 166-167)