İslam Konferansı Teşkilatı (İKÖ), yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı üzerine yazdığımız yazılar, Müslüman dünya büyük bir karmaşanın içindeyken bu devasa örgütün ne işe yaradığına dair sorgulamalar, Yeni Şafak gazetesinin "İKÖ ne işe yarar", "İKÖ yan gelip yatma yeri değil" başlıklarıyla kamuoyunun dikkatini çekmesi oldukça etkili oldu.
Kamuoyunda aldığımız mesajlar, genel itirazın, rahatsızlığın hatta öfkenin yaygın olduğunu, Türkiye'de çoğu insanın aynı düşünceleri paylaştığını gösterdi. Az çok, etrafıyla ilgilenen, yakın olduğu bölgede neler yaşandığını izleyen, özellikle bugünlerde kitlesel ölümler ve dış müdahaleler arasında sıkışıp kalan insanlarla arasında güçlü bağlar olduğunu farkeden herkes, bu yapıların, organizasyonların ne işe yaradığını, neden ciddi bir tepki vermediğini sorguluyor ve bunda son derece de haklı.
Çünkü Suriye'de ölenlerin acısı Anadolu'da hissediliyor, işgal edilen, yakılıp yıkılan ülkelerin içler acısı durumu İstanbul'da hissediliyor. Eminim; Fas'tan Endonezya'ya kadar bütün coğrafyada, sokaklarda hissediliyor bu.
Yıllardır yakın ilgi duyduğumuz, kendimizden bildiğimiz ülkelerin, toplulukların en büyük çıkmazı, içerideki baskı ile dışarıdan gelen yıkım arasında çaresizlik içinde bırakılmaları, çıkış yolu bulamamaları oldu. Irak işgal edilirken de, Afganistan işgal edilirken de, Somali işgal edilirken de, bu coğrafyanın neredeyse tamamına yönelik saldırganlıklar sırasında da çıkmazımız hep bu oldu.
Şimdi bütün bölge bir değişim yaşıyor. Zalim yönetimlerle demokrasi arasında tercih yapıyor. Ancak demokrasi arayışının arkasından yeni bir denetim projesi geliyor. Aynı durum yine söz konusu. NATO gücüyle demokrasi ya da zalim yöneticiler... Birincisini tercih ettiğimizde yarın NATO üzerinden bölgeye yeniden gelenlerle nasıl bir hesaplaşma içine gireceğiz ya da böyle bir hesaplaşma irademiz, gücümüz, imkanımız olacak mı?
İşte, böylesine yakıcı sorunlarla yüzleşirken bile bölge ülkelerinin kendi aralarında oluşturduğu kuruluşlar, organizasyonlar yine ortada yok. Her kriz anında adeta sıvışıyorlar, sessizleşiyorlar, sanki yoklarmış gibi bir tutum içine giriyorlar.
Biz, bunu sorguluyoruz. Kimse ile kişisel bir hesabımız yok. Bürokratik körlük, böylesine çıkışları kişisel algılıyor. Her şeyi böyle algıladıkları için de hiçbir soruna çözüm üretemiyorlar. Sorun bu anlamda bir algılama sorunudur.
İKÖ, 57 Müslüman ülkeyi içine alan, Birleşmiş Milletler'den sonraki en büyük örgüt. Hani nerede? Libya'da neredeydi, Suriye'de nerede? Bu hantal yapı gerçekten ne yapar? Cidde'de yan gelip yatma yeri mi? Eğer öyleyse biz onları tamamen hayallerimizden çıkaralım.
Peki ne yapalım?
1- Türkiye, bir an önce, İKÖ dışında, bu coğrafyanın merkez ülkeleriyle birlikte yeni bir üst yapı oluşturmalı. Bu coğrafyanın değerleriyle, refleksleriyle kendine ve dünyaya yeni bir bakışın temeli atılmalı. Dar çerçeveli yeni yapılanma, günübirlik değil, 21. Yüzyıl'ın tamamına yönelik hesaplar içinde olmalı, dünyadaki güç kaymalarını iyi izlemeli, pozisyon belirlemeli, bir gelecek ortaklığının temellerini atmalı.
2- Çok acil biçimde, bölgesel ortak çıkarları esas alan, adaleti ve barışı önceleyen, hiçbir ülkenin özel çıkarlarına hapsedilmeyen bir "Acil Müdahale Gücü" oluşturulmalı. Üye ülkelerin ortak askeri gücü zamanla bir "Ortak Güvenlik Teşkilatı"na dönüştürülmeli. Afrika Birliği'nin bile böyle bir gücü var ve Müslüman ülkelerin yok.
3- Demokrasi için, adalet için, iç gerilim için bir girişimde bulunulacaksa bu güç müdahil olmalı. NATO ve diğer uluslararası güçlerin müdahalesine boşluk bırakılmamalı. Bu gücün merkezi Türkiye olmalı.
4- İstanbul'da bir Kriz Merkezi bir de Barış Merkezi kurulmalı. Her türlü sorun kriz haline gelmeden önce Barış Merkezi'nin ilgi alanına girmeli. Kriz Merkezi; varolan kangrenleşmiş sorunların üstesinden gelmeli. İç çatışmalarda tarafları biraraya getirmenin formülleri üzerinde çalışmalı.
5- "İKÖ ne işe yarar" sorusunu sorarken aslında sorudan daha çok önerilerimiz var. Tabiî ne kadar dinletebiliriz, sesimizi duyurabiliriz, bilmiyorum. Şu ana kadarki yöntemlerle hiçbir sorunun çözülmediği ortada. O zaman yeni şeyler yapmanın zamanı.
Önerilerimize devam edeceğiz.
Yeni Şafak