Fatih Karaşahan'ın haberi
Kazakistan'ın başkenti Astana'da devam eden İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) 38. Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda önemli kararlar alındı.
İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) 38. Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Teşkilatın adı ve amblemi değişti. Alınan karara göre teşkilatın yeni ismi İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) oldu.
Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev'in de konuştuğu açılış oturumunda ilk sırada yeni isim ve logo üye ülkelere sunuldu. Alkışlar eşliğinde kabul edilen yeni isim Organization of Islamic Cooperation yani İslam İşbirliği Teşkilatı oldu. İsimdeki İşbirliği ifadesinin teşkilatın son 10 yılda büyük ölçüde değişen felsefesini en iyi biçimde yansıtacağına inanılıyor.
Teşkilatın yeni amblemi de alkışlar eşliğinde eski ambleminin yerini aldı ve toplantılara yeni amblem ile devam edildi. Yeni amblem oldukça uzun süren bir sürecin ürünü. Geçen yıl Duşanbe'de yapılan toplantıda alınan değişim kararının ardından davet üzerine tüm ülkelerden katılan yaklaşık 650 katılımcının gönderdiği binin üzerindeki eser arasından uzman bir kurulun yaptığı seçmeler sonucu diğer uluslararası teşkilatların amblemlerinde görülen sadelik ilkesi üzerine çizilmiş, merkezinde Kabe bulunan dünya figürü çalışmasıyla Türkiye'den Raciha İpek Öke adındaki genç bir tasarımcının çizdiği amblem teşkilatın yeni amblemi olarak seçildi.
Bu gelişmeler ışığında teşkilatın yeni logosu Bediüzzaman Said Nursi'nin 'amûd-u nuranî' tabirini hatırlatırken, İslam İşbirliği Teşkilatı ismi de 'İttihad-ı İslam' fikriyle örtüşüyor. Dünya üzerinde ve İslam coğrafyasında yaşan gelişmeler Said Nursi'yi tasdik ediyor.
Amûd-u nuranî tabiri Risale-i Nur'un pek çok yerinde geçmektedir. Bunlardan birinde Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağlı Ali Hoca'nın dünyanın düz mü yuvarlak mı olduğu üzerine düştüğü tereddütte şu cevabı verir;
"Risale-i Nur bu çeşit mesâili [meseleleri] halletmiş. Küreviyet-i arz [yerin yuvarlaklığı], ulema-i İslâmca [islam alimlerince] kabul edilmiş; dine muhalefeti yok. âyetteki satıh [yer, yüzey] demesi, kürevî olmadığına delâlet [delil olmak] etmiyor. Müçtehidlerce [içtihat edenlerce], "istikbâl-i kıble" [kabe'ye yönelmek ] namazda şart olması ve şart ise bütün erkânda [esaslarda] bulunması sırrıyla, secde ve rükûda istikbal-i kıble lâzım geliyor. Bu ise, yerin, zeminin küreviyetiyle ve şer'an [şeriata göre] kıble Kâbe-i Mükerremenin [müslümanların kıblegahı olan, kıymetli mekan] üstü tâ Arşa kadar ve altı ferşe kadar bir amûd-u nuranî [nurani sütun] olması, küreviyetle istikbal-i erkânda [şartları yerine getirmek] bulunabilir." (Şualar, 14. Şua)
www.RisaleHaber.com