Anayasa yapım ya da değiştirme tekniklerinden anladığımı söyleyemem.
Ama okuduğumu anlayacak kadar da aklım daha şimdilik mevcut.
Bırakın anayasanın başka maddelerini, değiştirilmesi teklif bile edilemeyeceği anayasal hükme bağlanmış (!) ilk üç madde, o kadar kötü yazılmış, arkalarındaki ideoloji o kadar demode bir ideoloji ki, bu üç madde değiştirilemez ise yeni bir anayasa yapmanın anlamını da sorgulamamız gerekecek.
İlk üç maddenin değiştirilmesini, ama mutlaka değiştirilmesini önermemin altında herhalde kimse benim bir din devleti modelini anayasaya yansıtmak ya da yolunu açmak istediğimi düşünemez.
Klasik laiklik ilkesini Türkiye’de en çok savunan ve savunanların başında geldiğimi ve her zaman da geleceğimi düşünüyorum.
Bugüne dek söylediklerim, yazdıklarım bu iddiamın kanıtıdır.
Ancak, ilk üç maddenin değiştirilmesi de mutlaka şart.
O saçma sapan dibacenin de değiştirilmesinin şart olduğu gibi.
İspanyol anayasasının o kısa ve çok güzel dibacesini okursanız ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Gelelim ilk üç maddeye.
Birinci madde Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet (neden büyük harf C tercih edilmiş?) olduğunu söylüyor; burada bir sorun hiç yok, Türkiye’de ben cumhuriyet dışında bir idare tarzını savunan kimseyi galiba hiç görmedim.
İkinci madde ise kanımca ikili bir yapı arzediyor; bir tarafta Cumhuriyet’in niteliklerini belirten “demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ifadesi, öbür tarafta ise başta Atatürk milliyetçiliği, insan haklarına mesafeli duruş, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayalı olmak üzere bir dizi sorunlu ifade.
OYSA, birinci madde “Türkiye Devleti demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine dayalı bir Cumhuriyettir” biçiminde yazılabilir ve böylece anlamı tartışmalı bir dizi hamasi ifadeden de kurtulunmuş olabilir.
Üçüncü madde ise baştan aşağı teknik sorunlarla dolu bir maddedir.
Türkiye Devleti’nin “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” olduğunun ifadesi, meselenin siyasi yanına dahi girmeden, semantik olarak devletin bir milleti ve ülkesi olduğu biçiminde okunabilir, daha doğrusu böyle okunmaktadır ve bir devletin bir milleti olması, yani milletin devlet denen bir sahibinin varlığı, ve bu milletin sahibi ile arasında bölünmez bir bütünlük ilişkisi içinde olması bir demokraside, bir hukuk devletinde tuhaf bir durumdur.
Olsa olsa, milletin bir devleti olması gerekir galiba.
Bu bölünmez bütünün dilinin türkçe olmasını da anlamak zorlaşmaktadır.
Devlet ile millet bölünmez bir bütün ise, dili türkçe olan sadece devlet değil, bölünmez parçası olan millet de olmaktadır.
Oysa bir milletin dili olmaz.
Devletin resmi dili ya da dilleri olabilir, millet ise çok heterojen bir kavram, tek dilli olmasını istemek gerçek bir anayasa skandalıdır.
Bayrak, başkent, milli marş konuları da zaten sıkıntılı konular değil.
“İlk üç madde değişmesin” demek aslında anayasanın ruhu değişmesin demektir.
Star