Vira bismillah deyip 2012 yılının ilk gününde geçen yıldan kalma bir hesabı kapatmak istiyorum müsaadenizle.
Mini Cooper’a başörtülü binince BMW’nin imajının bozulması hadisesinden bahsediyorum.
Rallici Burcu Çetinkaya BMW ve Mini Cooper’ın Türkiye distribütörüyle bir sponsorluk yapmışlar ya da yapar gibi olmuşlar.
Hatta geçmişte de aralarında uzunca bir süre sponsorluk anlaşmaları varmış anladığımız kadarıyla.
Çünkü gelen tepkiler üzerine Borusan yetkilileri “Anlaşma yapmadık ki iptal olsun, anlaşmayı yenilemedik” diyorlar.
Hatta “Biz ayrımcı bir kurum değiliz öyle olsa Merve Sena Kılıç’a 4 tane araç tahsis etmezdik” de diyorlar.
Uzunca bir süre aralarında “imaj” zedeleyen bir durum da söz konusu olmamış!
Sorun ne zaman başgösteriyor, Rallici Burcu Çetinkaya ve Merve Sena Kılıç’ın Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde kocaman artistik fotoğrafları yayınlanınca Mini Cooper’ın imajı zedeleniyor.
***
Bir firma karşı kurumla reklam-sponsorluk anlaşmasını yenilemek istemiyorsa en kolayından “bütçe kısıtlamasını” gerekçesini gösterir ve yenilemez.
Velev ki bunun altında başka özel sebepler var, bunu söylemez. “Başörtülü partnerin imajımızı bozuyor” açıklamasını ancak özel bir dostluk bağı varsa off the record olarak söyler. Nokta.
Biz de şu anda Burcu Çetinkaya’ya muhtemelen özel olarak söylenmiş “dinci imaj” tartışmasını yapıyoruz.
Peki durum ne olursa olsun Mini Cooper’dan yetkili Hakan Bayülgen’in bu özelde de olsa “dinci imaj” açıklaması ve akabinde yaptığı özrü kabahatinden büyük “Ama biz siyasi bir imaj da olsa rahatsız olurduk” açıklaması Borusan’ı bağlar mı? Bal gibi bağlar.
Ancak ben yine de BORUSAN’ın üzerine bu kadar gelinmesinin haksızlık olduğunu düşünüyorum!
Zira BORUSAN asla bu ülkede yalnız değil ve bu ülkenin iki yüzlü tek şirketi, holdingi, kurumu değil!
Medyasından şirketine, holdinginden siyasetçisine kadar bu kadar ikiyüzlülüğün neredeyse normalleştiği bir ülkede tek “ikiyüzlü” davranan, tek görüntülü “dini imaj”dan huzursuz olan olan BORUSAN Holding midir?
Bu ülkede hala...
Seçim zamanı siyasetçisi gider, anasının ak sütü gibi helalinden vatandaşın “oy”unu ister, örtülü vatandaşın “kendisinin” TBMM’ye vekil olarak girmesini istemez...
TSK’sı başıörtülü anaların kucaklarından “oğul”larını, başıörtülü kadınların ellerinden “eş”lerini alır, ama kendilerini TSK’nın kenarından dahi geçmelerine izin vermez, zira görüntülü “dinci imaj” TSK’nın “imaj”ına zarar verir...
Demokrat geçinenlerimizin çoğunun geldiği son nokta (çok şükür) başörtülüler için “üniversiteye girsinler” eğitimlerini alsınlar, diplomalarını alsınlar, yalnız “kamu”da olmasınlar, hizmet alsınlar hizmet vermesinler zira görüntülü “dinci imaj” kamu’nun “imaj”ına zarar verir...
Kurum kurum sayacağım ama yerim dar! Ancak BORUSAN bu konuda yalnız değil bu ülkede, imajı bozulanlardan sadece bir tanesi...
Ve zinhar o da çok iyi öğrenmiş “Biz asla ayrımcılık yapmıyoruz, siyasi bir simge de olsaydı aynı tepkiyi gösterirdik” diskurunu helal olsun..
Eğer tepki gösterilecekse, tüm kurumlara, STK’lara, giyim firmalarına, partilere, medyaya... Topyekun hepsine birden gösterilsin..
Madem ki görünürlük üzerinden “imaj” bozuluyor o halde önce bu “imaj”ı çok önemseyen görünür medyadan başlayalım ne dersiniz?
Hem de hiç ayrım yapmadan, Hürriyet, Sabah, Akşam, Radikal, Milliyet, Atv, Kanal D, CNN Türk, A Haber!
***
Gelelim “İslamcılar BMW’ye tepki gösterecek mi?” sorusuna.
Bir internet sitesi bir taraftan Cüneyt Özdemir’in twitterden yazdığı ”Mini Cooper’ımız vardı hemen satıyorum, hemen” sözlerini manşete taşırken diğer taraftan ise “İslamcılar da bakalım aynı cesaret gösterecek mi” diye soruyordu?
Hemen söyleyeyim!
Mini Cooper’ım yok! Olsaydı da ben satmazdım...
Her gün Mini Cooper’ımla gider BORUSAN’ın önünden psikopatça geçer ve Hakan Bayülgen’e korkularını yenmesi ve “imaj” dediği şeyin çağın bir dayatması olduğunu hatta “dangalakça” bir şey olduğunu hatırlatır hergün onu ceeeeelerdim...
Star