İmam Hatip okullarının çıktıları, insanı insan eden, milleti millet yapan değerlerle donanımlı insan yetiştirmeyi hedef ittihaz eden eğitim kurumlarıdır.
Bir zamanlar Allah demenin yasaklandığı, ezanın susturulduğu, Kur’an kurslarının kapatıldığı, Kur’an öğrenmenin en acımasız işkencelere maruz kaldığı, CHP’nin tek parti ve tek şefliğin faşist dönemin uygulamaları sonrası milletin gönüllü inşa ettiği müesseseleridir.
Çok partili döneme geçişte merhum Başbakan Adnan Menderes’le başlayan, Demokrat Parti, Adalet Partisi dönemlerinden beri milletin sahiplendiği formel ve normal eğitim kuruluşlarıdır.
28 Şubat 1997 yılı postmodern darbe marifetiyle dayatılan kesintisiz 8 yıllık eğitim bahanesiyle imam-hatip okullarının orta kısmı kapatılmış, lise kısmının önüne katsayı engeli konulmuş, beraberinde mesleki ve teknik eğitime de tarihin en büyük darbesi vurulmuştur.
Tek Parti-Tek Şef döneminin “Köy Enstitüleri Projesi” ile dinsiz bir gençlik yetişmesi ve köylüye arıcılık, hayvancılık da öğretilerek “köylü köyde kalsın, tarım yapsın, şehirli seçkin elitler de ülkeyi yönetsin” istediler. Bu proje Kemalizm eksenli, laik sloganlı, bilimsel dayanağı olmayan, milleti köklerinden koparmaya matuf ucube bir sistemdir.
İstiklal Mahkemeleri ile “önce as sonra yargıla“ dönemimde tekke ve zaviyelerin kapatılması, harf inkılabı, kılık kıyafet inkılabı, hilafetin ilgası gibi uygulamaların ne büyük felaketi netice vereceği yıllar sonra anlaşılacaktı.
Bir millet bir gecede cahil yapıldı. Uyduruk dil nedeniyle dede ile torun anlaşamaz oldu. Hilafetin ilgası ile İslâm âleminin imamesi kopunca dağıldı halen nitelikli birliktelik sağlanamadı. Eğer bir buçuk milyarlık İslam âlemi ortak tavır koysa ne Myanmar, Arakan meselesi ne Filistin meselesi kronik hal alırdı.
İşte imam hatip okulları ile bizim kaybettiğimiz değerlerimize sahip çıkacak bir neslin yetişmesinin kapısı aralanmıştı. Her ne kadar istenilen nitelikte ürün verip vermediği tartışılsa da genel olarak İmam Hatip okullarından çıkan her bir genç imanlı, memleketini sever, haram-helal nedir bilir, asla vatan haini çıkmaz. Böyle sağlam karakterli bir gençlikten terörist çıkmaz. Dış güçlerin oyununa gelmez.
Bu sağlam yapı birilerinin hoşuna gitmez. Eski Türkiye’nin milletin değerlerine yabancı batı hayranı aktörleri de onun için sevmezler. İmam Hatiplilere karşı çıkmak bu milletin değerlerine karşı çıkmaktır. Uygulamaların daha iyi olabilmesi, eğitim sistemindeki eksiklikleri tartışma konusu yapılabilir. Özünde ve ruhunda din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikte tahsili iki kanatlı vizyoner insan modelinin yetişmesi ideal hedefidir.
Siyasi tarafgirlik penceresinden meseleye şaşı ve yamuk bakanlar her dönem olmuştur.
CHP zihniyeti oldum olası cumhuriyetin değerlerini laikçilik perdesi altında dine ve dindara karşı olmak şeklinde yorumlamıştır. İmam hatiplere karşı olmak şeklinde pratiğe yansıtılmıştır. Genetik bir mesele… Görüntüyü kurtarmak için manevra yapar gibi yapsa da çiğ kaçıyor.
Onun içindir ki, Bediüzzaman’ın tespitiyle bu millet ihtiyarıyla o partiyi iktidar yapmayacaktır. Milleti millet yapan değerlerle kavga milletle kavgadır. Kazananı olmamıştır olamayacaktır.
Belirli siyasi görüşe sahip olanların sahip çıkması birilerinin de karşı çıkması İmam Hatip okullarının millet nazarındaki önemini asla azaltmaz.
İmam hatip camiası ve arkasında duranlar bu ithamları fırsata dönüştürmeli ve inadına başarı, inadına dava için daha çok gayret etmeli. Fikirleriyle fiilleriyle örnek olmalı…
İlay-ı kelimetullah vizyonu, sahabe mesleği misyonu olarak benimsenmeli. Yani dava şuuru kazandırılmalı. Karşı olanlar da takdir edebilmeli. “En kat’i fazilet odur ki, düşmanların dahi o fazileti takdir etsin” ilke ve değerler olmalı.
Asımın nesli imam hatip okulları ile istikbalde hayal değil gerçek olacaktır inşallah…