23Mart, Bediüzzaman Said Nursî’nin vefat yıldönümü. 1960’da Urfa’da Hakkın rahmetine kavuşan Bediüzzaman; çileli, ama bir o kadar da bereketli bir ömür geçirdi. Vefatının 50. yılı vesilesiyle “imanları kurtarmaya koşan büyük âlim”i bir defa daha rahmet ve dualarla anıyoruz.
Üstad Bediüzzaman’ın telif ettiği Risale-i Nur eserlerinde birinci vazife olarak “iman kurtarmak”tan bahsedilir. Çünkü, sağlam iman temellerine oturtulan bir metod ile ancak küfrün hücumları bertaraf edilebilir.
Risale-i Nur’un “iman kurtarma” hususunu birinci sıraya alması kimilerince anlaşılmamış olsa da, geçen zaman bu tavrın ne kadar haklı bir tavır olduğunu bütün dünyaya göstermiştir.
Bediüzzaman, eserlerinde ortaya koyduğu gayeyi şöyle ifade etmiştir: “Bir tek gâyem vardır: O da mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın îman esaslarını zedeliyor. Halkı bilhassa gençleri îmansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcûdiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları îmana davet ediyorum. Bu îmansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile inşâallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Beni bu gâyemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun! Bu îman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gâyedir. Beni serbest bırakınız. Elbirliğiyle komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin îmanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim.” (Şualar, s.427)
“Bolşevik baykuşlar”ın hedefinin “imanı zedelemek” olduğu tesbitinin ne kadar doğru olduğuna dünya şahit. Bilhassa medya vasıtasıyla yapılanları başka şekilde yorumlamak mümkün mü?
İnsî ve cinnî şeytanların, gençlerin imanlarını hedef alması da tesadüf değil. Onlar da biliyor ki imanları gasbedilmiş bir gençliğe her türlü kötülüğü yaptırmak mümkün.
Bediüzzaman, yıllar önce bu tehlikeyi gördüğü için meselesini iman kurtarma olarak ortaya koymuş. Gençlere hitap ederken de onları ‘iman’a çağırmış. “Ahirzaman gençliği”nin bu çağrıya icabet etmesi, çok önemli.
Şükürler olsun ki ‘içeriden ve dışarıdan’ yapılan her türlü engellemeye rağmen günümüz gençliği bu çağrıya müsbet karşılık vermiş ve imanlarını Risâle-i Nur eserleriyle kurtarmak için ‘çağın tefsiri’ne dört elle sarılmış durumda.
Vefatının 50. yılında bir defa daha görüyoruz ki, Risâle-i Nur bu memlekette kök salmış, her türlü engellemelere rağmen gönüllerle buluşmuş ve kitlelere yeni bir iman heyecanı sunmuştur. Bediüzzaman’ı anmak ve anlamak için düzenlenen her toplantının yoğun ilgi görmesi buna en büyük delildir. Aynı zamanda şimdiye kadar Risale-i Nur eserlerine ve Said Nursî’ye mesafeli durmaya çalışan ‘aydın’ların da artık bu hakikati teslim ettiğine şahit oluyoruz.
Bugünkü gazetemizin eki olarak sunulan “Aydınların Gözüyle Said Nursî” bu müsbet gelişimin güzel bir misali. İnşallah bu çalışmaların çok daha mükemmelini önümüzdeki yıllarda yapmak Nur Talebelerine nasip olur.
Yarım asır önce hakkın Rahmetine kavuşan Üstad Bediüzzaman’ı rahmetle yâd ederken, Risâle-i Nur’un “iman çağrısı”na bütün insanlığın muhtaç olduğunu da bilelim. İmansızlık cereyanına karşı, en tesirli silahın Risâle-i Nur eserleri olduğunu da unutmayalım...
Yeni Asya