Bizi gerçek dost olarak kabul etmeyen, zamanı geldiğinde acımadan, gözyaşlarımıza ve feryatlarımıza aldırmadan bizleri kapı dışarı eden bu nankör dünyaya bu aşırı sevgi ve bağlılığımızın bir izahı var mıdır? Bu karşılıksız aşk, ne kadar manasızdır.
***
Bizler, olayların perde arkasındaki hikmetleri çoğu zaman göremez ve hakiki sebeplerini anlayamayız. Zahiri sebeplere bakarak hüküm vermek, bizleri yanlış sonuçlara götürebilir. Çünkü zahiri sebepler genelde yanıltıcı olabilir. Onun için, bizler tam anlamıyla vazifemizi yapmalı, ortaya çıkan kaderi neticeye de rıza göstermeliyiz.
***
Dünyevi muhabbetler muhakkak karşılık bekler. Muhabbet, karşılıksız ve Allah için olursa mecrasına oturur ve gerçek anlamına kavuşur. Dünyevi bir menfaat ve maddi bir karşılık beklemeden yaşanan muhabbet duygusu, insanları ruhen tekâmül ettirir.
***
Dünyamız, farklı zamanlarda farklı renklere ve hayat tarzlarına bürünerek yoluna devam ediyor. Bunun görünen ve görünmeyen çok sayıda hikmetleri vardır. En önemli hikmeti, hiç şüphesiz tabi olduğumuz imtihanın bir neticesidir. Müminler olarak bize düşen vazife ise, şartlar ne olursa olsun, Rabbimizin emir ve rızası dairesinde bir ömür yaşamak için elimizden gelen bütün gayreti göstermektir.
***
Nefislerinin emrine girmiş insanlardaki hırs ve doyumsuzluk, hakikaten hayret vericidir. Böyle insanlar bütün dünyaya sahip olsalar bile yine kanaat etmez ve daha fazlasını isterler. Akıbetini görmek istemeyen ve ölümü düşünmeyen insanların bu çılgın halleri, gönül ve kalp ehli insanları muhakkak düşünmeye sevk etmelidir. Demek iman ve kanaat, insanı gerçek mecrasına oturtur ve kâmil manada insan mertebesine çıkarır.
***
İnsanların dijital bir dünyada ve ayakları yerden kesik bir vaziyette yaşadıkları günümüzde, istikamet içinde en son menzile ulaşmak, çok büyük zorluk ve engellerle kuşatılmıştır. Yönümüzü hep Rabbimize çevirmeliyiz ki, O’nun rahmet ve keremi, bizleri bu seferde korumasız ve yalnız bırakmasın.
***
Biz, Rabbimizin rahmetine münasip işler yapar ve bu çerçevede görevimizi yerine getirirsek, elbette Rabbimizin rahmet ve inayeti de bu fani dünya ile birlikte ebed yolculuğunda bize yar ve yoldaş olur.
***
Ahir zamanın meşgale ve oyuncakları o kadar artmış ki, insanların büyük bir çoğunluğu, tabi olduğu büyük imtihanı unutmuş, oyun ve oyuncakların dünyasında kendinden geçmiş bir vaziyette zevk ve eğlence içinde gününü gün etmenin büyüsü ile sarhoş bir şekilde yaşamaktadır. Kabir karanlığında, müthiş hesaplaşma ile yüzleşmeden evvel uyanmayan ve hazırlıklara başlamayanların vay haline.
***
Bu dünyada hiçbir insanın bütün emel ve arzularına ulaşması mümkün değildir. En mutlu görünen insanın iç dünyasında ne kadar hasret ve isteklerin olduğunu dışarıdan bakarak anlamanın imkânı yoktur. Bu bariz hakikat bile tek başına, bu dünyanın bir imtihan mekânı, asıl vatanın ahiret yurdu olduğunu anlamaya ve iman etmeye kâfidir.
***
Bu dünyada bir insanın elde edebileceği en güzel netice ve ulaşabileceği en büyük saadet, vazifesini iman ve istikamet ile tamamlayıp bu mutluuk ile hesap meydanına ve İlahi huzura ulaşmaktır.