Müminler meseleleri iman, akıl ve vicdan süzgecinden geçirir ve böylece değerlendirirler. Müminin feraseti bu üç önemli unsurun beraberliğine verilen isimdir. İmanın hakem olduğu, akıl ve vicdanın dengede olduğu bir bakış açısı, mümince bir bakış olduğu için, değerlendirmeler de isabetli olur.
***
Sabit fikirler bazı insanları divane gibi yapar. Sabit fikirlerini her zaman ve her zeminde papağan gibi tekrarlamaya devam ederler. Sizi dinlemezler ve konuştuklarınızla ilgilenemezler. Siz ne derseniz deyin, onlar için tek doğru vardır: Körü körüne inandıkları fikirler. Böylelerinden uzak durmak, akıl ve ruh sağlığı için şarttır.
***
Müminler arasında hakka hizmet noktasında herhangi bir rekabet ve kıskançlık olamaz. Bir mümin İslami hizmetleri kendi grup veya meşrebinin tekelinde göremez. Hizmet yapan herkesi alkışlar ve dua eder. Aksi bir durum ancak marazi bir ruh halinin veya çok yanlış bir meşrep taassubunun neticesi olabilir.
***
Hayat hızlı bir şekilde akıp giderken, an be an ölüm ve zevale doğru yuvarlanmaya devam ediyoruz. Bizleri bekleyen akıbet, burada işlediğimiz amellere uygun bir şekilde olacaktır. Biz amellerimizi Rabbimizin emir ve yasaklarına göre şekillendirmeli ve O'nun rahmet ve keremine iltica etmeliyiz.
***
Her zerresi ilmik ilmik hikmetle dokunan, mütemadiyen yenilenen ve tazelenen bu kâinat, Yaratıcısının sanat, ilim ve büyüklüğünü biz insanlara haykırmakta ve ilan etmektedir. Biz bu muhteşem kudret ve güzelliği görmek, anlamak ve üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmekle yükümlüyüz.
***
Rabb'imiz mümin kullarını her vesile ile ve her şekilde imtihan etmektedir. Müminlere düşen görev, her zaman imtihanda olduklarının bilinciyle hareket etmek, emir ve rıza dairesinin dışına çıkmamak için de azami derecede gayret göstermektir.
***
Rabbimizin bize verdiği muhteşem akıl nimeti, kalp ve vicdan ile birlikte hayra yöneltilir ve maksadına uygun bir şekilde kullanılırsa, insanlar için en büyük nimetlerin başında gelir. Ancak bu akıl nimeti nefis ve hevesatın emrine verilir ve onların bir hizmetkârı haline getirilirse, ancak cehennem ve azaba vesile olarak, elem ve ıstıraba kapı açar.
***
Hayatın huzur ve sükûnet ile geçmesinin çok önemli iki esası vardır. Bunlar sabır ile şükürdür. Şükretmek, verilen nimetlerin farkında olmaktır. Mutluluğun en önemli unsurudur. Sabır ise, yaşama ve direnme gücünü olabildiğince yükselten, en değerli güç kaynaklarının başında gelir.
***
Rabb'imiz biz insanları; hayır ve şer, hak ile batıl, günah veya hasenatı tercih etme konusunda serbest bırakmış, bizlere ihsan ettiği akıl nimeti çerçevesinde imtihana tabi kılmıştır. Artık tercih bizim olduğu için, şikâyete hakkımız olmadığı gibi, neticesine de katlanmaktan başka çaremiz yoktur.
***
Müminler işlerini istişare ile yapar ve bunu yaparken de çok sıkı tutmazlar. Hakiki ve İslami istişare, bütün şartları meşru bir şekilde hazırlanarak yapılan istişaredir. İstişare kılıfı giydirilmiş, tek adam veya komite görüşlerinden oluşan kararlara istişare denemeyeceği gibi, bunlara uymayanım da herhangi bir sorumluluğu olamaz.
***
Müminler birbirlerinin görüşlerine saygı göstermeli ve bunları iyi niyetle değerlendirmelidirler. Bunları mümkün olduğu kadar hayra yormalı, ikazlarını da en iyi bir şekilde yapmalıdırlar. Yapılan ikazın ardından, herkesin kendi hesabını mutlaka Allah'a vereceği inancıyla hareket edilmeli, düşmanlık ve kavgadan kaçınılmalıdır.
***
İnsanların hakiki mahiyetleri ve şahsiyetlerinin olgunluğu, arkadaşlarının zor günlerinde belli olur. Basit ve şahsiyetsiz insanlar, böyle günlerde hemen arkalarını döner veya zarar vermek isteyen ve güçlü görünen insanların safına geçerler. Böyle kişiler, neticede daima zillet ve hakarete yuvarlanır, hak ettikleri yerlerine kavuşurlar.
***
Bu uzun ve meşakkatli dünya seferinin, Rabbimizin rızası ve cennetle taçlanması için, her mümin istikamete azami dikkat etmeli ve özen göstermelidir. Emir olunduğumuz gibi dosdoğru olmaz isek, elbette hesabımız çok zorlu ve çok çetin olacaktır.