Bismillahirrahmanirrahim
"İmanınızı Lâ ilâhe illâllah ile yenileyiniz."ın hikmetini soruyorsunuz. Onun hikmeti çok Sözlerde zikredilmiştir. Bir sırr-ı hikmeti şudur ki:
İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. Zira insanın herbir ferdinin mânen çok efradı var. Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âhar sayılır. Çünkü, zaman altına girdiği için, o ferd-i vahid bir model hükmüne geçer, hergün bir ferd-i âhar şeklini giyer.
Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun ettiği âlem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir. Daima tenevvü ediyor, hergün başka bir âlem kapısını açıyor.
İman ise, hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. La İlahe İllallah ise, o nuru açar bir anahtardır.
Hem insanda madem nefis, hevâ ve vehim ve şeytan hükmediyorlar; çok vakit imanını rencide etmek için, gafletinden istifade ederek, çok hileleri ederler, şüphe ve vesveselerle İmân nurunu kaparlar.
Hem zâhir-i şeriate muhalif düşen ve hattâ bazı imamlar nazarında küfür derecesinde tesir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor. Onun için, her vakit, her saat, hergün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır.(Mektubat, 26. Mektup)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ÂLEM : Dünya, kâinat,evren.
EFRÂD : Fertler, şahıslar.
FERD : Şahıs
FERD-İ ÂHER : Ayrı bir ferd; farklı, yeni bir kişi.
FERD-İ VÂHİD : Benzersiz, tek ve yalnız olan Allah.
GAFLET : Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık; nefsine uyarak Allah'ı ve emirlerini unutmak.
HEVÂ : Gelip geçici istek, heves, nefsin arzusu.
HİKMET : Felsefe, ilim; gayeli olma, faydalılık.
HİLE : Oyun, tuzak.
MUHÂLİF : Uymayan, zıt olan, karşı duran.
NÛR-U HAYAT : Hayatın nûru, aydınlığı.
RENCİDE : İncinmiş, kırılmış.
SEYYAR : Bir yerde durmayıp yer değiştiren; sâbit ve devamlı olmayan.
SIRR : Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey.
SIRR-I HİKMET : Fayda ve gayenin sırrı.
TAADDÜD : Çoğalma, birden fazla olma, tekessür etme.
TAVATTUN : Vatan tutmak; yer edinmek, kalmak.
TECDÎD-İ İMAN : İmânı yenileme, tazeleme.
TECEDDÜD : Tâzelenme, yenilenme.
TENEVVÜ' : Çeşitlenme, çeşit çeşit olma.
VEHİM : Belirsiz ve mânâsız korku, belirsiz düşünce.
VESVESE : Şüphe, tereddüt, kuruntu, vehim, aslı olmayan ihtimaller.
ZÂHİR-İ ŞERİAT : Şeriatın zâhiri, şeriatın zâhirî duygularımızla görüp anladığımız yönü.
ZİKRETMEK : Söylemek, ifade etmek, anmak.
ZİYÂ : Işık, aydınlık.