İmani Tevhid−İtikad

Ahmet AKCAN

Kur’anın dört külli maksadının birincisi ve bir incisi olan tevhid; zatında naziri, sıfatında şebihi, esmasında niddi, ef’alinde şeriki, kelamında benzeri, mülkünde misli, hükmünde veziri bulunmayan Ehad û Samedi “Eşsiz Bir”, “Benzersiz Bir”, “Tek Bir” bilmektir.

Bütüne ait parçaları, sırr-ı vahdet ile birleştirip birliği görme, yegâne Hak mabud Allah’ın kâinata her an müdahil olduğu şuuruna erme demek olan tevhid, hassa-i İslam, esas-ı iman olup nass-ı Kur’an ile izah ve isbat edilmiştir.

Tevhid; mebde-i hilkatten münteha-yı fıtrata kadar herşeyi yalnız Bir’e ait bilmek, maddenin arkasında tasarrufatta bulunan, maddeden mücerred, mekândan münezzeh bir tek zatın birliğini keşfetmektir.

Tevhid, bir yönüyle kâinat korosundan yükselen “O’ndan başka hak ilah yoktur” sesini duymaktır. Bu duyuş, aynı zamanda kâinat korosunun terennümünde kendine düşen nağmeyi (nota) fehmetmek demektir.

Tevhid; Bir’i birleme, birleyip birr’e (iyiliğe) erme, Bir namına ittihad edip kenetlenme, Bir adına davet edip hizmet etme, Bir hesabına hükmedip adalet etme ile devam eden bir hakikat-i kübradır.

Tevhid hakikatinin, Esma’ûl hüsna ve Sıfat-ı ulya adedi kadar envaı, marifet ve muhabbet dereceleri, iz’an ve ikan mertebeleri vardır.

İlmî ve imanî olarak tevhid merhalelerini; tevhid-i âmi, tevhid-i câmi, tevhid-i şuhudî diye sıralayabiliriz. Tevhid-i âmi, Bir’i birlemede esenliğe; tevhid-i cami, tüm mevcudatı Bir’e ait bilmede zenginliğe; tevhid-i şuhudî, Bir’i bir görmede kesinliğe vasıl eder.

Fer’i ve ameli, fikri ve fiili olarak tevhidin; niyete, nazara, marifete, muhabbete, mehafete bakan cihetlerini sayabiliriz. Niyetin tevhidi, kalbin yalnız O’na yönelmesi; nazarın tevhidi, görülenlerle görülmeyenin bilinmesi; marifetin tevhidi, kesrette vahdetin vahdette Vahid’in görülmesi; muhabbetin tevhidi, kalbin batnının O’na has kılınması; mehafetin tevhidi, O’ndan gayrisinden korkulmaması olarak izah edilebilir.

Bu merhalelerin hepsini derya-yı tevhidden damla misal fehmettiğimiz mazhariyetler olarak telakki edebiliriz.

Hakikat-i tevhid; havass-ı beşeriyenin, letaif-i insaniyenin yalnız O’na has ve mahsus kılınması ile kemale erer. Yani masivaullah ile ifade edilen ve netice itibarıyla O’na ulaştırmayan herşeyi, hissiyat ve fikriyattan tasfiye edip, kurb-u huzuruna ve tecelli-i Ehadiyetine mazhariyete liyakat kesbetmektir. Pek yüksek bir insanî nispet, pek büyük bir ilahi kısmet olan bu mazhariyet; bir ikram-ı kübra, bir in’am-ı ulyadır O’ndan bize.

Tevhid hakikati, külliyeti ile külliyatta; Tevhid-i Zati, Tevhid-i Ef’ali, Tevhid-i Mülki, Tevhid-i hükmî başlıkları ile izah ve ispat edilir.

Tevhid-i Zatî: Ulûhiyet tevhidi olarak bilinen bu tevhid, Zat-ı akdesin birliğine, tek ve yekta, olduğuna dair kabul merhalesidir. Umum müminlerin hissi bir kabul ile mukabeleye, lisanî bir tasdik ile muameleye muvaffak oldukları ilk tevhid mertebesi budur.

Tevhid-i Ef’alî: Rububiyet tevhidi de denilen bu tevhid, âlemde a’sar perdesi arkasında görülen hakîmane fiillerin, O’na has olduğa dair fikrî bir kabul merhalesidir. Bu tevhide mazhariyet; fiili isimlerin tecellisi ile hâsıl olan mektubat-ı rabbaniyeyi esma namına tavsif ile takdis etmeyi, külli bir marifet ile vahdaniyet-i ilahiyeyi tahdis ile tasdik etmeyi iktiza eder.

Tevhid-i Mülkî: Malikiyet tevhidi diyebileceğimiz bu tevhid, umum kâinatın şehadetine istinaden, görünen ve görünmeyen tüm mevcudat ve mahlûkatın sadece O’na ait olduğuna dair ilmî bir iz’an, vicdanî bir itminan ile kabul merhalesidir. Bu tevhide vuslat, Cenab-ı Hakk’ın malikiyet-i uzmasına şuhudî bir yakin ile mazhariyeti iktiza eder. Külliyat-ı nuriye buna medar hakikatleri serdeder.

Tevhid-i Hükmî: Hâkimiyet tevhidi denilen bu tevhid, felekiyat, melekiyat, cemadat, nebatat ve hayvanatın kemal-i şevk ve neş’e ile O’nun mutlak hâkimiyeti tahtında hareket ettiğine dair huzurî bir meleke-i imaniye ile kabul ve tasdik merhalesidir. Bu tevhide nailiyet, “mülk kiminse, hüküm onundur” düsturuna ittiba etmeyi iktiza eder.

Yani, kâinatta görünen Hâkimiyet-i mutlaka-i ilahiyeye, kemal-i memnuniyet ve rıza ile itaat edip ubudiyet etme, iştiyak ile muhabbet edip inkıyad gösterme, şu dünya mescid-i kebirinde vezaif-i hayatı eda edip ahsen-i takvim suretini alma ve emanette emin bir halife-i arz olma nispetinde hâkimiyet tevhidine mazhar olunur.

Elhasıl; her müminin en büyük gayesi; hayırda yarış, umurun evvelinde ve ahirinde tevhide varış, en büyük davası zahirde ve batında şirke savaş olmalıdır.

Tevhide ulaşmadan teslim ile buluşma, teslim ile buluşmadan tevekküle kavuşma, tevekküle kavuşmadan saadet-i dareyne ulaşma muhal sayılır.

twitter@AhmetAkcan44

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.