İncitmemek ve incinmemek kemale ermenin işareti. İşin başı ve sonu; seyr-i sülukun nihayeti. Nice yakıcı imtihanlardan sonra erişilir böylesi büyüklüğe.
Zirveye çıktın orada durmak da zor. Hayatın bütün kritik kırılmalarında bu hali taşımak mümkün mü? Sırat-ı müstakime ulaştıktan sonra o yolda devamlı yürümek büyüklüğün şiarı. Ne var ki az insan var böyle olan; ismet sıfatı Peygamberlere mahsus.
Düşe kalka yürümek; dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar adımlarla yol almak; herkesin yapacağı, yapması gereken bir tavır, bir hal, bir yol!
Uhuvvet Risalesi'nde geçen “Eğer desen, ihtiyar benim elimde değil, fıtratımda adavet var. Hem damarıma dokundurmuşlar, vazgeçemiyorum” sorusuna verilen cevabı, evvelinde 1. ve 2. İhlâs Risaleleri iyi okunduğunda meselenin genişliği ve derinliği daha iyi idrak edilir, kişi bu idrak üzerine kendinin yapabileceği bir yol çizer ve yolda yürür!
Cemali yönü ağır basanla Celali yönü ağır basan bir midir, ikisinden aynı tavrı beklemek doğru mudur? Kimi asabidir, kimi munistir…
Mühim olan hakikat incitmemek, kardeşlik zedelendi ise geri dönüş yapabilmek, kusuru fark edip telafi yoluna gidebilmek. İnatlaşmamak, hatada ısrar etmemek.
Enfal suresinin nüzul sebebi ve ilk sayfadaki ayetler okunduğunda, sahabelerin birbiriyle nasıl imtihan olduğu görülür.
İnsan yakınıyla fitnelendirilir, imtihan edilir, bakalım sabredecekler mi?
İdeal olanı bilmekle uygulamak aynı olmuyor çok zaman. Yalpalıyor, savruluyoruz. Tehlike olan kendini tevillerle temize çıkarmaya çalışmak. Bulunduğu grubu da aynı şekilde!
Hasbi ve harbi olmak, mertçesine incitme ve incinmelerini görebilmek; kendini kontrolü sürekli kılmakla mümkün olsa gerek. Bunun için de olabildiğince sessizlik ve tenhalığı arttırmak; kendine yapılabilecek iyiliklerden.
Okuduklarımızı hayatın içinde uygulamak meselesi hayati bir mesele olarak her birimizin önünde duruyor. İncitiyor, inciniyoruz ve böyle olmayan azlara imreniyoruz vesselam.