Beni bu yazıyı yazmaya iten düşünce, menfur fikir ve marazlı kalpleriyle dinsizliği yaymaya çalışan menhus güruhların, hayatına hatime veren tıbbiyeli bir genci yani Enes Kara’yı alet ederek dine saldırmalarıdır. Bu konuda herkes serd-i kelam ediyorsa ve bu olaydan mütevellid bilip bilmeden dinlere saldıranlar çıkıyorsa, intiharla uğraşan bir psikiyatri hekimi olarak ilgisiz ve bigane kalmam mesleğime ve fıtrat-ı asliyeme zıttır.
İntihar düşünceleriyle gelen hastalarımı sorguladığımda inançlarının kendilerini bu düşüncelerinden vazgeçirdiğini hekim olarak bizzat müşahade etmekteyim. Bu nedenle müfsid şahısların cerbezelerle mütehayyir ve arada kalmış kişileri bu münferit olayı bahane ederek maneviyattan uzaklaştırmaları intiharları olabildiğince artıracağı kanaatindeyim.
Herkes kendi kanaatini yazabilir. Bu konuda serbesttir. Fakat olaya duygusal değil de bilimsel yaklaşmak daha isabetli olacaktır.
Bilimsel düzeyde yaklaştığımızda yapılan araştırmaların büyük çoğunluğunda din ve maneviyatın intiharı önlediği bulunmuştur. Koenig ve arkadaşlarının 2012 yılında ikinci baskısını yaptığı ‘‘Din ve Sağlık El Kitabı’’ incelendiğinde bu durum net olarak görülecektir. Yaklaşık 106 araştırmada din ve maneviyatın intiharı önlediği belirtilmiştir. Dindarlık ve intihar ilişkisi deneysel verilere de dayanmaktadır. Yapılan çalışmalarda dini sohbetlere katılım ile interleukin-6 seviyelerinin azalması arasında bir ilişki olduğu bildirilmiştir. Bilindiği gibi pro-inflamatuar bir sitokin olan interleukin-6’nin artması depresyonla bağlantılı ve daha yüksek mortalite ile ilişkilidir. (Lutgendorf ve ark., 2004, Koenig ve ark., 1997).
On yıllık prospektif bir çalışmada din veya maneviyata daha fazla önem verdiğini beyan eden bireylerin yüzde 90 oranında daha az depresyon ve daha yüksek kortikal kalınlığa sahip olduğu gösterilmiştir. (Miller ve ark.,2012). Negatif yaşam olayları depresyon ve intihar için önemli risk faktörlerinden biridir. Din olumsuz yaşam olaylarıyla başa çıkmalarına yardımcı olmada önemli bir rol oynar, bu da depresyonun ve intiharın hem önlenmesinde hem de tedavisinde yardımcı olur. Din, hastaların son rahleye gelse bile intihar etmesine engel bir fren mekanizması görevini görür.
Dine muhalif olan kesim, nefretlerini kusmalarına bir mecra bulduklarından Enes Kara olayını olabildiğince büyüttüler. Yoksa düşündükleri kesinlikle Enes Kara değil. Onu intihara sürükleyen birçok biyolojik, psikiyatrik ve sosyolojik sebep olabileceği halde sadece 3 ay kaldığı öğrenci evi ve dindar ailesi suçlanıyorsa düştüğü inançsızlık ve varoluşsal kriz göz ardı ediliyorsa dindarlara yapılan suçlamalar art niyetten başka bir şey değildir.
Rahmetli Necati Kaan Şahin’in, Bahadır Korkmaz’ın Enes Kara’dan hiçbir farkı yoktu. Bunlar kimlerdir desem hiç biriniz tanımaz muhtemelen. Bu ikisi de tıp fakültesi öğrencisiydi ve genç yaşta vefat ettiler. Nedenini soruyorsanız, seküler kesimin eleştirmeyi bağnazlık saydığı ve içmeyi medeniyet saydığı alkol yüzünden. Sarhoş bir sürücü Necati’ye çarpıp vefatına sebep oldu. Anne ve babasının boynu bükük kaldığı halde yanlarında olmadılar, sebep tam net belli olduğu halde gündemde tutmadılar. Dine ve cemaatlere savaş açtıkları gibi alkole savaş açmadılar. Çünkü samimi değiller.
Benzer şekilde alkol nedeniyle dünya çapında her yıl 3 milyonun üzerinde insan hayatını kaybediyor. İstatistiklere göre bütçeye büyük zarar veren ve toplumsal bir sorun haline gelen alkolün trafik kazalarındaki rolü ciddi boyutlarda. Türkiye'de ölümlü kazaların yüzde 55'inde alkolün etkili olduğu bildirilmiş. Alkol etkisi altında iken işlenen cinayetler, tacizler saymakla bitmez. Samimiyseler ve bu kadar insan hayatına duyarlıysalar asıl alkole savaş açmaları gerekmez mi?