Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İletişim kanallarının neredeyse hepsinin insanların inancını yok etmek için çalıştığını, buna karşılık İlm-i Kelam’ın ilkokul ve ortaokul seviyesindeki çocuklara anlatılması gerektiğini söyledi.
Tarhan, eğitimci-yazar Beyzanur Yılmaz’ın Instagram canlı yayın konuğu oldu. “İnanç Psikolojisi ve Bilim” başlıklı söyleşide Tarhan, inanç konusunun sağlam temellere oturtulması gerektiğine vurgu yaptı.
“İnanç konusunu sağlam temellere oturtmalıyız”
Ruhu tanımlayabilmek için inanç kavramının nasıl bir çerçeveye oturulduğunun önemli olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Genelde ‘Din sosyal bir kurumdur’ diyorlar ama din aynı zamanda varoluşsal bir kurum. Varoluşumuzu sorgulamadan dini bir yere oturtamayız. İnanç konusunda temel çok önemli. Temelimiz kanıta dayanmalı. Din konusunda birisi bir şey sorduğu zaman cevap verebilmemiz lazım. Cevabımızın olması için de temelimizin sağlam olması gerekiyor. Geçmiş çağlarda kişi, önem verdiği bir kişinin sözüne göre hareket ediyordu ama biz artık iletişim çağında yaşıyoruz. Şu anda iletişim kanallarının neredeyse hepsi küresel olarak insanların inancını yok etmek için çalışıyor. Böyle bir zamanda bizim İlm-i Kelam’ı ilkokul, ortaokul seviyesindeki çocuklara anlatmamız gerekiyor. İlm-i Kelam havas ilmi olarak biliniyor fakat bu çağda bu konunun yeniden ele alınması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Beynin üzerinde karar veren bir mekanizma var”
Nörobilim ve Kuantum Biliminin inancın bilimsel temelleri konusunda ufuk açtığına değinen Tarhan; “İnsanın beyninde zihin denilen kuantum yansıma alanı vardır. Bu alan, bütün evrenle bağlantılı bir alan. Yani beynimizin üzerinde bir zihin var. Onun üzerinde bilinç var. Bu, bütün evrenle bağlantılıdır. Hatta beynimizin ürettiği P-300 dalgası var. Bir kişi, bir karar verdikten sonra beyine ‘Kırmızı düğmeye bas’ diye komut veriliyor. Kırmızı düğmeye basma kararı verdikten sonra düğmeye basana kadar geçen bir süre var. 300 milisaniye. Demek ki burada kararı veren beynin üzerinde bir alan var. Beynin üzerinde karar veren bir mekanizma var. Kararı beyin vermiyor, beynin üzerinde başka bir alan veriyor. Buna şu anda kuantum beyin diyorlar. Kuantum beyin de holografik bir beyin” dedi.
“Din, insanın anlam ve teselli arayışında müthiş bir ihtiyacı karşılıyor”
Tarhan, ruhun insanı insan yapan özel bir yazılım olduğunu belirterek; “Ruh, insanı insan yapan özel bir yazılımdır. Hayvanlar da ruh sahibidir. Bu yüzden hayvanlara zi-ruh denir. Önce madde var. Sonra zi-hayat var, canlılar var. Sonrasında zi-ruh olan hayvanlar var. Zi-şuur ise diğer ruhani varlıklar için kullanılıyor. Bilimsel karşılığıyla ışınsal varlıklar. En üst makamda ise insan var. Zi-akıl yani akıl sahibi. Melekler mesela dini literatüre göre şuur sahibiler ama akıl sahibi değiller. Allah, insana akıl vererek yaratana kafa tutabilme potansiyelini de vermiş. Bizim ruh olarak bildiğimiz özellik aslında insan olma özelliğimizdir. İnsan ve şempanzenin genleri yüzde 94 aynı. Buna evrim açısından bakıyorlar ama aslında bu, bütün evrenin tek bir yaratıcının elinden çıktığını gösteriyor. Bu da dini literatürde Vacibu’l-Vücud olarak geçer. Vacibu’l-Vücud olmadan bu evrenin anlamını bulamayız. Din, insanın anlam ve teselli arayışında müthiş bir ihtiyacı karşılıyor” şeklinde konuştu.
Psikolojiyi dinin alternatifi yerine koymak isteyenler
Tarhan, “Ruh Sağlığı” teriminin aslında yanlış bir kullanım olduğuna değinerek; “Ruh sağlığı terimi yanlış bir kullanım. Amerika’da mental health diyorlar. Bizde psikolojiyi dinin alternatifi yerine koymak isteyenler, dini dışlamak isteyenler ruhu beyne hapsetmek istediler. Ruh hastalıkları tabiri maraz-ı ruhi olarak kullanılabilir ama tam doğru bir kavram değil. Mental Health’in karşılığı değil. Hasta olan ruh değil, zihin. Ruh, beyin aracılığı ile kendini ifade ettiği için beyindeki bozulma, ruhtaki bozulma gibi lanse ediliyor. Şizofreni, depresyon, bağımlılık… Bunların hepsi beyin hastalığı. Ruh hastalığı değil. Biz yıllardır galat-ı meşhur olarak kullanıyoruz. Alternatif olarak psikiyatrik hastalıklar demeliyiz. Ruh hastalıkları diyerek dinin uzmanlık alanına girmemeliyiz. Din ayrı bir uzmanlık alanı.” İfadelerini kullandı.
“İnancın üç alanda önemi var”
İnancın üç alanda önemli olduğunu belirten Tarhan; “İlk olarak inanç, hayata anlam katıyor. İnsanda anlam arayışı var. ‘Ben kimim? Ne için buradayım? Ne yapacağım?’ bu soruların hepsini insan hayatı boyunca kendine sorar. İnanç, bu sorulara cevap verdiği için insan hayatına anlam katar. İkinci olarak inanç, insana teselli duygusu verir. Ayet-i Kerim’de; ‘Biz Kur’an-ı Kerim’i şifa ve rahmet olarak gönderdik.’ Şeklinde geçer. Üçüncü olarak inanç, insana güven oluşturucu ve yalnızlık giderici olarak etki eder. Çünkü yalnızlık mutsuz hissettirir. İnsan zihni ise ilişkiseldir. İnanç, bu anlamda çok önemlidir” dedi. ÜHA
Kelâm ilmi nedir?
Kelâm ilmi, konusu ve gayesi itibariyle iki türlü tarif edilegelmiştir.
Konusuna göre kelâm ilminin tarifi: Allahû Teâlâ’nın zatından, sıfatlarından, nübüvvet ve risâlete dair meselelerden, başlangıç ve son itibarıyla yaratılmışların hallerinden İslâm kanunu üzere bahseden bir ilimdir.
Gâyesine göre kelâm ilminin tarifi: Kesin, kat’î deliller kullanmak ve vâki olacak şüpheleri izâle etmek suretiyle dini akideleri, inançları ispata kudret kazandıran bir ilimdir.