İlhan Gökalp'in haberi
Özgürlük, güvenlik ve adaletin üst düzey bir güvence altında olduğu, ekonomik ve sosyal gelişmenin dünyadaki en öndeki temsilcisi; refah devleti İngiltere, isyan ve yağma ile açığa çıkmış parçalanmış toplum problemini nasıl onaracağını düşünüyor.
İngiltere'de geçen hafta 5 gün boyunca başta Londra olmak üzere, çevre şehirlerde yaşanan isyan ve yağma olayları, hükümetlerin fikir planında seslendirip fiil planında derinleşemediği toplumsal sorunlar, şimdi İngiltere halkının ana gündeminde. Aslında İngiliz toplumunun içerisinde bulunduğu sıkıntılar uzun yıllardır akademisyenlerin ve düşünce adamlarının çalışmalarına ve kanaat önderlerinin sözlerine yansıyordu. Hatta Anglikan Kilisesi'nin lideri Başpiskopos Rowan Williams, daha temmuz ayında hükümetin, gençlik sorunları, fakirlik, eğitim ve sosyo ekonomik fırsat eşitsizliği ve ahlaklı büyük toplum ile ilgili konuları yok saydığını ifade edip uyarmıştı.
Toplumun farklı katmanlarından olayların öncesinde ve sonrasında yükselen sesler yerini bulmuşa benziyor. Başbakan David Cameron'un son açıklamasında bu ayaklanmaların bir alarm gibi İngiltere'yi uyandırdığı ifadeleri dikkat çekiyor. Olaylar sırasında etkisiz kaldığı için eleştiri alsa da polis teşkilatı karşılaştığı durumlarda sağduyulu bir tavır sergiledi. Su panzerlerinin ve plastik mermilerin isyan, yağma, kundaklama karşısında bile kullanılmasının bekletilmesi ve neticede kullanılmaması suçlu insanlara karşı devlet yaklaşımın anlaşılmasında yeterli bir fikir veriyor. Emniyet teşkilatı, ülke çapında 2 milyon güvenlik kamerasından olaylara karışanları tespit edip, 2.800 kişiyi gözaltına aldı, 1.300 kişi hâkim karşısına çıkarıldı. Mahkemeler aşırı sayıdaki davayı hızlı bir şekilde sonuçlandırabilmek için 7 gün, 24 saat aralıksız çalıştı. Suçluların, beklenenden çok ağır cezalara çarptırıldığı da dikkat çekiyor. Yağmalama olaylarında toplumun farklı kesimlerinden insanların yer aldığı anlaşılıyor. Tutuklananlar arasında 11 yaşındaki bir erkek çocuğu da, genç bir balerin de, bir öğretmen asistanı da ve yağmalanan bir elektronik mağazasından televizyon çaldığını itiraf eden 24 yaşında bir üniversite mezunu da var.
Medyanın olaylara karşı yaklaşımı iki türlüydü. Guardian ve Independent, sorunun öncesi sonrası ve sebeplerinin üzerinde dururuken, Daily Telegraph, Times gibi gazeteler ile BBC ve Rupert Murdoch'ın sahip olduğu SKY News TV kanalları genelde sorunun devlete bakan boyutuna odaklandılar. Yağma ve isyan olaylarının en acı hatırası olarak hafızalara kazınan olay, taşkınlıklar sırasında Birmingham'da trafik kazasına kurban giden 3 Müslüman'dı. Çocuklarını bu kaosa kurban veren ailelerin anlamlı desteğiyle pazar günü düzenlenen barış yürüyüşü, on binlerce farklı ırktan, dinden insanı bir araya getirdi. Oğlunu kaybeden Tarik Cihan'ın inançlı bir Müslüman olarak birlikte yaşama ve huzurlu toplum dileklerini seslendirmesi, olaylar sırasındaki itidalli duruşu ve metaneti, "İslamcı terörist" algısını yerle bir etti. Sınırsız kişisel özgürlükler, yoldan çıkmış ahlaki değerler, sosyal dışlanma ve çete kültürüyle büyüyen gençlik sendromunu devlet nasıl aşacak ve kaybolan ahlaki değerler nasıl bulunacak, bu sorular İngiltere gündemini uzun yıllar meşgul edecek gibi görünüyor.
Zaman