Belki inanması zor gibi gelebilir ama, vücut binamızın yüzde 60’nı su teşkil eder. Yeni doğmuş bebeklerde su miktarı yüde 70’i bulur. Bunlar vücudun ekseriyetinin su olduğunu gösterir. Yeryüzünün de ekseriyetini denizler, göller teşkil etmekte, karalar daha az yer tutmaktadır. Yani insan bu yönden arzın özeti gibidir.
Ayrıca vücutta yer alan, organik birleşikler dediğimiz maddeler mevcuttur ki, bunlar, yağlar, karbonhidratlar ve proteinlerdir. Bunların terkipleri farklı olsa bile, temel elemanları aynıdır. Yani bütün organik birleşiklerin ana atomları, karbon, hidrojen, oksijen ve azottur. Bu maddelerde, yeryüzünde ve atmosferde belli nisbetler de bulunur. İnsanda da bu maddeler belli oranlarda bulunmaktadır.
Bunlardan başka, insan bedeni adeta bir kimya laboratuarı gibi, değişik birçok maddeleri ihtiva edecek şekilde yaratılmıştır. Hepimizin bildiği tuz, sodyum ve klordan meydana gelmiştir. Sodyum ve klor ise vücudun temel minerallerindendir. Sodyum ve klora, potasyum ve kalsiyumu da ilave edebiliriz. Bu elementler, vücuttaki bütün hücrelerin, bilhassa kas ve sinir hücrelerinin faaliyetlerinin devamı için elzem olan minerallerdir. Cenab-ı Hak, vücut hücrelerinin temel ihtiyaçlarından olan tuzu, biz insanlar için yemeklerde lezzet haline getirmiştir. Yemekler vasıtası ile vücut için ihtiyaç olan tuzu alıyoruz. Kalsiyum ise sütte ve süt mamûllerinde, potasyum et ürünlerinde bol miktarda bulunmaktadır. Yani yemek yerken acıktığımızda yemekleri lezzetle yiyoruz. Aynı zamanda vücudun ihtiyacı olan elementleri de almış oluyoruz. Cenab-ı Hak vücudun ihtiyacı olan gıdaları bir aspirinin alınması tarzında da verebilirdi. Öyle yapmamış, yemeği bir lezzet haline getirmiştir. İhtiyaç olan faydalı maddelerde o vasıta ile vücuda alınmaktadır.
Vücutta demir var mı?
Gene vücudumuzda, demir, fosfor, kükürt, bakır, iyot, çinko ve benzeri birçok element bulunmaktadır. Bu ismini saydığımız maddelerde, arzda, yeryüzünde, toprakta, denizlerde, sularda bulunan maddelerdir. Netice itibarı ile, insan topraktan yaratılmış derken, insan bedeninin kimyevî terkibi itibarı ile de doğruyu söylemiş oluyoruz. Yani insan yeryüzünün maddî olarak küçük bir örneği, bir numunesidir.
Bir diğer enteresan noktada, ismini verdiğimiz veya vermediğimiz birçok maddelerin, gerek kanda, gerekse başka dokularda kesinlikle hep belli ölçülerde, belli gramlarda olmalarıdır. Hatta bazılarının vücuttaki miktarları, gramın binde birisi olan miligramlarla, bir kısmı da gramın milyonda biri mikrogramlarla ifade edilir. Ama biz bu çok cüz’i miktarlara lüzumsuzdur, vücudun bunlara ihtiyacı yoktur diyemiyoruz. Vücuttaki bu miligramlarla, hatta mikrogramlarla ifade edilen maddelerin eksikliğinde de vücutta problemler olmakta, fazlalığında da bir takım hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Meselâ demir eksikliğinde kansızlık, çinkonun eksikliğinde de genellikle saç dökülmesi görülür.
Bütün bunlar bize neyi düşündürmelidir? Evet bizleri, insanları belli ölçülerle, belli hesaplarla yaratan Cenab-ı Hak, vücudumuzun hayatiyetinin devamı için, vücutta belli dengeleri intizamla, ömür boyu devam ettirmektedir. Aynı şey bütün hayvanlar ve bitkiler içinde söz konusudur.