Tuğba Mezararkalı'nın haberi
Pişman olmamak için belli yaşlarda insanın kendine sorular sorması gerektiğini belirten Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Mustafa Köylü'ye göre 20'li yaşlarda sorulan 'geleceği inşa' soruları, 40'ta yerini 'bilgi ve tecrübelerimi başkalarına nasıl aktarabilirim'e bırakmalı.
Her mevsimin kendine has güzellikleri ve özelliklerinin olduğunu belirten Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Mustafa Köylü, gençlik dönemini ilkbahara, yetişkinliği yaza, 'orta yetişkinlik' denilen 35-55 yaş arasını sonbahara, 55 ve üstü yıllarını kışa benzetiyor. Köylü'ye göre hızlıca biraz da büyüklerin yönlendirmesiyle geçen ve insanın kendisini geleceğe hazırlayan bir dönem insan hayatının ilk yirmi yılı. Bu dönemdeki bireyler hayatı tam olarak anlayamadıklarından geleceğe yönelik ciddi sorular da soramayabilir ve ciddi kararlar alamayabilirler. Köylü, "İnsan yirmi yaşına geldiğinde, artık onda ne çocukluk döneminin egoistik özellikleri ne de ergenlik ve gençlik döneminin gelgit özellikleri kalmıştır. Hayatın bizzat içine girmiş demektir." diyor. 30'lu yaşlarsa insanın biraz daha ayaklarının yere bastığı, muhtemelen evini geçindirecek bir işe, evlenip anne-baba rollerinin üstlenildiği ve hayat maratonuna başladığı dönemdir.
40'lı yaşları da insanın geçmişiyle geleceğinin kesiştiği önemli bir dönüm noktası olarak gören ilahiyatçı Köylü, "Bu dönem adeta bir 'vize sınavı' gibidir. İnsan bu dönemde ilk kez, hayatın sonsuz olmadığını, ömrün matematiksel olarak en azından yarısının harcandığını görerek kendine çekidüzen vermesinin ve bir ara değerlendirme yapmasının zamanıdır." diye belirtiyor. Köylü, 60'lı yaşlar için de kişinin kendisini bir bütün olarak değerlendirdiği, geçmiş döneminde yaptıklarıyla ya mutlu olabileceği ya da pişmanlık duyacağı bir dönem olduğunu biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan pek çok kayıpların yaşandığı 'final dönemi' olarak değerlendiriyor.
20'li yaşlarda 'geleceği inşa' soruları sorulur: İlahiyat profesörü Mustafa Köylü'ye göre 20'li yaşlardaki gençlerin zihni şu sorularla meşguldür: Ben kimim? Yetenek ve kabiliyetlerim neler? Önümde uzun bir ömür olduğuna göre ne yapmalıyım? Hayatımı nasıl şekillendirmeliyim? Kiminle evlenmeliyim? Evlenmek ve aile kurmaktaki amacım ne? Ne tür işler yapmalıyım? Hangi ortamlarda bulunarak nasıl bir hayat felsefesi gerçekleştirmem gerekir? Günübirlik bir hayat tarzı mı benimsemeliyim yoksa daha düzenli bir yaşam felsefesi mi oluşturmalıyım?
Hayat maratonu 30'unda başlar: Artık ben kendi başıma bir birey değil, toplumun bir üyesiyim. Başta aileme, çevreme, ülkeme hatta insanlığa karşı bir sorumluluğum var. Benim nasıl bir hayat yaşamam gerekir ki aileme, çoluk çocuğuma, çevreme model bir insan olup herkes tarafından sevilip takdir edileyim?
Geçmişin muhasebesi geleceğin rotası 40'lı yaşlarda kesişir: Artık geriye dönüş olmadığına göre nasıl daha iyi bir hayat sürmeliyim ki geçmişteki hataları tekrar etmeyeyim. Çocuklarıma hatta torunlarıma karşı nasıl örnek olabilirim? Bilgi ve tecrübelerimden insanlara daha çok nasıl yardımcı olabilirim, bundan sonraki fiziki ve psikolojik kayıplarımı da dikkate alarak nasıl bir hayat sürdürmem gerekir?
60'ında 'hastalıkla nasıl baş edebilirim' sorusu gündemdedir: Yaşlılık döneminde kişi daha çok, kimseye muhtaç olmadan, onur ve şahsiyetini koruyarak hayatını nasıl devam ettireceğinin muhasebesini yapar. Üretken ve faydalı bir şekilde yaşamanın yollarını arayan bireyin zihninde şu sorular dolaşır: Geçmişte birtakım olumsuzluklar yaşadıysam bile, bugünden sonra ne yapabilirim? Boş zamanlarımı nasıl insanlığın faydasına sunabilirim? Tüketici olmaktan ziyade nasıl üreticiliğimi devam ettirebilirim? Hastalık ve kayıplarımla nasıl baş edebilirim? Ben Allah'a nasıl bir kul olmalıyım? Onu razı etmek için nasıl bir hayat yaşamalıyım? O'nun dinini nasıl tebliğ etmeliyim? Sonuçta dünya hayatıyla kıyaslanamayacak derecede her yönden üstün olan ahiret hayatına nasıl hazırlık yapmalıyım?
Zaman