İnsan, iyi şeylerle anılmak ister. Güzelliklerle bilinmek ister. Buna göre yola çıkar. Kendini geliştirir, etrafıyla diyaloğa geçer, öğrenir, uygular ve çevresinden tepkiler almaya başlar. Bu tepkiler, insaflı tepkiler olduğu gibi haksız ithamlar da olabilir.
Rehberlik değeri olan nasihatler ve kılavuz fikirler olduğu gibi kıskançlık tezahürü veya kifayetsiz şevk kırıcı eleştiri de olabilir. Kendini geliştirme ve olgunlaştırma sürecinde, aldığı geri bildirimleri doğru algılayıp, iddialardan kendine ders çıkararak, olumluları kabul, olumsuzları ise bundan sonra yapmamak için avantajlı birer ikaz gibi görmesi gerekirken, o her söyleneni karşı bir görüş olarak algılar, husumet nedeni sayar, haklı tenkitten hoşlanmaz, istişareyi sevmez ve her söyleneni kafaya takar, takıntı yapar, takılıverir. Takılıverdiği engelleri ile birlikte daralır. Kendini gözden geçirmeyi unutur ve duyması gerekenleri duyamaz bir sağır olur ve kendine takılır, kendine taktırır. Sonuçta takılıverir kendi engellerine.
İnsan, bir girişimin içinde yer almak ister, yanlış bir adım atar, ilgili olmayan ama güvendiği birine fikrini sorar. O kişi ürkek, hayatında hiç girişimde bulunmamış ve konuya vakıf biri değilse, onun telkin ettiği korku duvarına takılır, endişelerinden etkilenir ve takılıverir ürkek görüşlere. Vazgeçer girişimden. Yeni denemeler ve fikirleri de yine aynı borudan/kafadan ve güvendiğinden geçirmeye çalışır, hepsi gelir borunun çapına takılır, elekler dar oluğu için geçiş yapamaz yeni fikirler ve kişi kalıverir. Takılıverir çembere alınmış görüşlerine ve telkinlere. Teşebbüsü, kendi teşebbüsü ile engelleyecek şekilde takılıverir.
Yeni fikirlere kapatır kendisini. Takıntılı fikirlerine takılıverir insan. Yeni ihtiyaçlarını karşılamak için yeni fırsat ve imkanlar gerekirken, böyle bir açılıma cesareti olmaz, moralini bozan tavsiyeleri farkında olmadan kopyalar ve demoralize olur. Daha sonra da bariyerlerine, zaaflarına takılıverir.
Kazanmak ister, kayıplara hazır değildir. İşini büyütmek ister ama planlaması o düzeyde büyük değildir. Hamle yapmak ister altyapısı buna uygun değildir. Bu durumda hayallerinin macerasına açılır. Sıçrama kapasitesi ile aşmak istediği engel arasında dengeyi tutturamayınca çapının yetmediği çıtaya takılır. Onunla düşer ve çakıldığı yerde kalıverir. Çaresiz kabulle artık başarısızlıkla oluşan "acı tecrübe" fikirlerine takılıverir. Bundan sonra ayağa kalkamaz, kaldığı yere takılır. Tam bu noktada hayalle gerçek arasında yeni bir arayış ve denge kurup, eksiklerini telafi etmesi gerekir. Artıları/avantajlarını dikkate alıp toparlanarak yeni denemelerini ölçülü bir riskle yapması gerekirken, tecrübe ile yaşadığı ve yenildiği korkularına teslim olur ve takılıverir olumsuz ve girişim ruhunu öldüren negatif etkilenmelere. Kritik eşiktedir kişi: Ya çakılır veya takılır. Gerçekle uyuşmayan yanlışları ile çakılıverir ve beraberinde engelleyici alışkanlıklarına takılıverir. Ya da çakılı yerden kalkar, takılı yerden kopar ve kendine yeni bir dinamizm kazandıracak şekilde amuda kalkar, dirilişini yaşamaya hazırlanır. Yara berelerini sarar ve en tepede hayallerinin amaçla anlamlanmış vizyonuna takılmaya başlar. Niyetinin zirvesine yolculuğa takılır zihni. Takılıverir umutlarına, kalbine ve pozitif telkinlere.