Çok çalışır, her şeyi sıkı tutar, denetim ağırlıklıdır, kimseye güvenmez, başarısına değer biçmez, sonuç da alır. Sonra beklenmedik bir kaza veya moral bozucu gelişme veya rast gitmeyen bir olay karşısında demoralize olur. Hayaller gerçekle ve beklenmeyen acı bir engelle karşılaşır. İnsan boşalıverir böyle zamanlarda, topladığı dağılmıştır, kurduğu kundaklanmıştır, emeği karşılık bulamamıştır. Derken kendini salıverir, gevşer, "ne olacaksa olsun" noktasına geliverir. Salıverir beyninin kıvrımlarını, her şeyi deşifre eder kapalı kutu ve her şey yeniden dökülür ortalığa ve kişi kendisini salıverir bu süreçlerin tam ortasına veya tam dışına.
Dışına salıverirse, yeni bir dönem ve başlangıçtır ki, orada yine sıkı tutması gerekir.
Ya da içinde bulunduğu vasatta kendini salıverir, bırakır kendini, boşalırcasına. Freni patlamış araç gibi kontrolü koruyup doğru bir yerde durma/durdurma telaşındadır.
Salınır ve bazen düşer, sallantılarına yenilir ya da sallanırken sarsılır ve kopar, sonuçta salıverir…
***
İnsan malzemesi, plastik hal aldığında, yani aşırı sert/katı olduğunda değişimi ancak bir müdahale ile olur. Sonuçta malzeme eski özelliğini kaybeder. Bildiğimiz plastik kapların ısıtılması sonucu yeni bir şekil alıp deforme olması gibi. İşte plastik tabiatlar, plastik sistemler ve yönetimler esneklik ve amaca uygun toleransı koruyamadıkları ve taşıyamadıkları için özelliğini/karakterini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.
Çünkü temel kurallarının tolerans aralığı belli olmayan (=Cevaz sınırı) ve muhakemeyi devre dışı bırakmış radikal ve muhakemesiz fanatizm ve harici mantıkla düz anlam sathiliği ile sıkı tutulan ve ana tonu kendi ara tonlarını fark edemeyen her göz, seslerin orkestradaki uyumu ile birlikte her sesin ayrı bir fonksiyonunu ayırt edemeyen bir kulak genellemeci ve toptancı bir mantıkla esasın parçalarını ve mütemmim cüzlerini fark edemez. İşte sonunda salıverir her şey birbirini. Havalecilik baş gösterir. İtham ettiğin her şey bu deformeden sonra üstüne salıverir amacına alet ettiğin argümanları. İşte insan salıverir dağınık fikrinin dağınık katılığındaki birleşme tutum ve dayatmalarını.
Plastik yapılar, sağlamcı durur ama sağlam bir sistemleri yoktur. Ayakları yere sağlam bastığını düşünür ama beklemediği bir yerde kırılma yaşar ve kırılgan zeminde kayar ve bir çok şey gidiverir.
Ucu kaçan her şey salıverir kendisini. Ucu bulunmayan her şey sallantıdır, sallar, sarsar ve direnci, tükenmişliğin acı kabulü ile kendini salıverir.
İşte insan isterken isteksizleşir, ararken bulmak istemez, bulurken yüzleşmek istemez, kazanırken mutlu olmamaya başlar.
Böylece salıverir dünyasını dünyalar. Bırakıverir kendini.
İnsan, elastik hal aldığında ise, fikirlerinin çemberini zorlamadan ilerler. Takatinin sınırlarında yük alır. Gücü nispetinde yük taşır. Fıtratı ve kapasitesi ile orantılı bir sorumluluk alır. Bildiği işi yapar. Severek, canı pahasına iş yapar. Odaklanır.
İşte elastik hal böyle bir şey. Elastikiyet teorisi, malzemenin inşa aşamasında gerilim kapasitesi sınırlarında,yani mukavemeti kadar yük almasını öngörür. Bu anlamda elastikiyet, vasatın, ifrat ve tefritten uzak istikametidir. Böylece, malzeme kırılma noktasına gelmez. Kontrol edilebilir sınırlarda gerilim yaşar, bünyesi deforme olmadan davasını/hedefini/duasını/prensiplerini sürdürür.
Elastikiyetin, kaypak fıtratlar için bir kaçış ve kayma, aynı zamanda kaytarma ve gevşeklik gibi algılanması ne kadar yanlışsa, kaskatı bir ruhla ve karakterle esnekliğin amacı ve niyeti koruyan tutarlılığında şefkat ve tolerans aralığını doğru kullanmayı bir taviz ve düzensizlik olarak algılamakta o kadar hatadır.
İnsan boyundan büyük işe girer plastikleşir. Muhtevasını kaybeder.
İnsan, ”Her şeyi yapabilirim” der. O zamanda bir şey yapamadan takılır gider kendine. Diğer taraftan, kendini elastik bir esneklikte zannederek dağınıklığına fetva bulmuş gibi sarılırsa da bu sadece onu salıverir ortalığa ve başarısızlık alıverir onu.
Elastiklik, mukavemet değeri kadar kendi metanetini ölçme kalitesidir ve o sınırlarda kalma iradesidir. Bu yapı, kendini salıvermez.
Öbür tür çok gider sonra birden durur ve gelmesi kadar gitmesi, alması kadar vermesi, kazancı kadar kayıpları ile sürekli salıverir kendini. Etrafa salar, boşluğa dolar, kaynaklarını yolar ve salıverir böylece düzeni ve disiplini.
Zayıf insan, yanlış hedef seçtiğinde ilk teşebbüste netice alamadığında, sebat adı altında yanlış hedefte ısrar eder, sonraki teşebbüsleri adım attırsa, hatta kısmen ilerlese bile sonuca ulaşamaz. Zaten başından beri hedef itibariyle salıverilmiş bir tutarsızlık vardır ve sonuçta da teşebbüs ümitlerini kaybeder ve kendini salar, salıverir.
Zayıf insan, doğru hedef seçtiğinde ise teşebbüsünün ilk adımında netice alamayabilir. Eğer kararlıysa ikinci ve üçüncü hamlelerini yapar ve sebat etmesi gereken bu güzergahta tekamül ederek ve sabırla yoğurarak ilerlemeyi göze almalıdır. Ancak çoğu kez doğru hedefte olmasına rağmen doğru adımlardan hemen sonuç alamayınca, hedefini sorgular, hedefini değiştirmeye çalışır ve hedefsiz kalır. Görünürde hamleleri kadar hedefini geri çekip hamle gücünü yakınlaştırsa da hedefsizlik noktasına gelir ve salıverir iddia/dua/dava kararlılığını. Ve kaybetmekle karşı karşıyadır.