Her insanın bir kültür ve medeniyet anlayışı vardır. Kültüründe; ilim,edebiyat ,sanat, felsefe, ekonomi, teknoloji,siyaset, fen gibi alanlarda ne kadar önem verir ve geliştirirse kendi medeniyetini de oluşturacaktır. Kültür ve medeniyetini inşa ederken temel prensibleri kendi değer yargıları olacaktır. İnsan toplu yaşadığı için kendi çevresiyle ilişkilerinden dolayı ister istemez ya etkileme veya etkilenme olacaktır. Eğer hayat anlayışında ona yol gösterecek, klavuzluk edecek, rehber olacak kişiler olmazsa bir kaosa girecektir. Geçmişimize baktığımızda cahiliye devri dediğimiz, ahlaksızlığın, terörün, cahilliğin, adaletsizliğin olduğu karanlık dönemler yaşanmış; aydınlığa, huzur ve saadete dönüştürmek için Allah tarafından insanlığa peygamberler ve kitaplar göndermiştir.
Birey kendi kültür ve medeniyetini din anlayışı olmadan kurarsa yine karanlıkların cahiliyetin, kaosun içine girecektir. İnsan/birey beden, kalb, akıl, ruh, vicdan, nefis, şeytan... ‘dan oluşan küçük bir organizma,şehir, saraydır. İnsanı meydana getiren bu organları kargaşa çıkarmadan bir arada tutmak için neden bu şehre, saraya önem veriyorum? ne yapmalı? Ve nasıl yapmalı? Sonucunda nasıl bir bina oluşacak ki huzurlu, mutlu ve saaddetli olabileyim. Çünkü insanlık huzuru, mutluluğu ve saaadeti aramaktadır.
Bu soruların cevabını bulunursa insan; kendi şehrini, sarayını kuracaktır.Toplum, milletler dediğimiz insan saraylarından oluşan bir topluluktur. Neden sorusuyla başlayan süreçte insanın yaradılışı dünyaya geliş nedeni, ben kimim? nereden geliyorum? Nereye gidiyorum? Sorununun cevabı sarayımın temelleri olacaktır. Aslında bu sorular, kainatın inşasında da temel soruları. Eğer biz makro alemin kuruluşunu adadetullahı,konulan kanun, kural, düzen, intizam, adaleti kavrarsam ilim ve bilimlerle; mikro alem olan insan sarayını da inşa edeceğimdir. Çünkü insan- kainat- Allah ilişkisi bir gereklilik.
Ne yapmalıyım sorunun cevabı olarak sarayımın plan, projesi, kulanacağım malzemelerdir. Bunlar,maddi ve manevi organların ihtiyaçları olacaktır.Burada maddi ve manevi sarayın bölümlerini tanımam ve kabullenmem gerekli. İhtiyaçlarını meşru, makul ve müspet terazisinden geçirerek haram helal ilişkisiyle süzmem gerekli ki sarayım mükemmel, sağlam olsun. Deprem haberlerinde; binanın nerede kurulmuş olması,hangi kuruluşun yaptığı, mühendisi kim, kullandıkları malzemelerin kalitesi kendi sarayım için birer ölçü olmalı.
Nasıl yapmalıyım? Sorusunu hem kainatı okumada hem Kuran-ı okumada hem peygamberlerin hal ve tavırlarını okumada hem de kendi kainat kitabını okumada saklı. Bu okumalardan ya tek tek birini seçecem yada birlikte seçmeme bağlı. Buna karar verdikten sonra iş daha da bir kolaylaşıyor. Kendimin uygulamaya çalıştığım okumamadan örnek vermek isterim. Sarayımı inşa ederken bir sorun veye problemle karşılaştıgımda çözümü ilk önce (sıranın önceliği duruma göre değişebiliyor) kuran, sünnet, icma, kıyas,risale-i nur, kainat, insan kainatı üzerinden oluyor. Bunlar bize ışık, nur gibi projeksiyon tutarak pusula, yön levhası yapmaktadır.
Önyargısız, ötekileştirmeden, kör noktalarımızın farkına vararak, esnek, kuşatıcı,kabullenen, iletişime açık,emin, güvenirli, samimi, kabiliyet ve yeteneklerini Allah’ın isim ve sıfatlarıyla talim ederek, peygamber sünnetini ve mucizelerini uygulayarak; ilim, sanat, eğitim, teknolojiyle inceden inceye nakışlayarak, süsleyerek zinetlendirme ve yaldızlamalıyız ki ittifak ve ittihad noktalarımız olsun.
İşte bizlere bir ışık, nur olabilecek bir davranış örneği. Peygaberimizin tebessüm davranışı.Şu anda bile farkına vardığım, tebessüm kelimesini yazarken farkında olmadan tebessüm edişim. Niyetle peygamberimin davranışı beni hemen değiştirebiliyorsa çevreme sankıttığım ölçüde de bu ışık, nur yayılacak. Tanışmaya, anlaşılmaya, yardımlaşmaya, dayanışmaya, kabulenmeye, birlikteliye, harika medeniyet inşasına götüren bir vasıta olacak. Haydi “Bismillah” tebessümlü bir dünyaya ilk adım.