Çocukları yetim, kadınları dul bırakan, düzenin bozulup, huzursuzluklara sebep olan adam öldürme cinayetinin cezası da büyük olmalıdır. Ahiretteki cezası daha önce ifade edilmişti. Dünyevi cezası ise:
İslâm Hukuku'na göre bir insanı hatâen öldürmenin cezası "diyet"tir, kasten öldürmenin cezası ise "kısas"tır.
Diyet, bir insanın kan bedeli olarak belirtilen maddî değeridir. Bu değer de şu mallardan birisidir: 1000 dinar (4250 gr.) altın, 10.000 dirhem (29.270 kg.) gümüş, 200 sığır, 2000 koyun, 200 takım elbisedir. Kısas ise, mağdur veya maktula işlenen bir fiilin aynısını câniye yaptırmaktır. Buna göre, bir insanı öldüreni öldürmek, bir insanın göz, kulak, el, ayak gibi bir organına zarar verene veya yok edene aynısını yaptırmaktır. Kur'ân-ı Kerim'de "Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Böylece korunmayı umabilirsiniz." (Bakara Sûresi, 2/179) denmektedir.
Bir ayet-i kerimede de şöyle buyrulmaktadır: "Tevrat'ta onlara şu hükmü de farz kıldık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır. Hülasa bütün yaralamalar birbirine kısas edilir. Fakat kim bu kısas hakkından feragat edip bağışlarsa bu, kendi günahları için keffaret olur. Kim Allah'ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam zalimdirler." (Maide sûresi, 5/45)
Kısas cezasının infazı, gelişigüzel yapılmaz. Bunun şartları vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: 1) Öldürme suçunun muhakeme ile ispatlanması ve cezanın devlet mekanizmasınca infaz edilmesi.
2) Maktulün (öldürülenin) ma'sûm olması
3) Katilin akıllı ve baliğ olması. Yani mükellef olması
4) Katilin, bu fiili kendi isteği ile yapmış olması (zorlanmamış olması).
5) Katilin, maktülün baba veya dedesi, yani aslı olmaması.
6) Öldürme fiilini kasten işlemiş olması.
7) Öldürme suçunun doğrudan olması.
8) Öldürme suçunun gayrimeşru olması.
Bu şartlar gösteriyor ki, İslâm'da kısasın uygulanması için ağır şartlar konmuştur. Şahısların kendi başına rastgele kısası uygulamaya kalkışması, haksızlığa, adaletsizliğe ve anarşiye yol açar. Böyle bir teşebbüse izin verilmez.