Her hayatın bir hikayesi vardır
İnsan, kendi hayatının baş aktörüdür. Bu, çok orijinaldir. Emanet olarak verilen hayatın her sayfasında kişinin kendi cüz’i iradesinin tecellilerinin olması, vereceği hesabı da kolaylaştırmaktadır. Yani ben yaptım, ben çekeceğim diyecektir. Onun için her insan, her türlü imkanlarla donatılıp gönderildiği dünya serüveninden sonra, çekilmiş bir hayat filmi taşır koltuğunun altında. Başarılı, başarısız her insanın böyle bir hayat filmi vardır yaşadığı günler boyunca.
Tabii kader senaryosu, baş aktörün oynadığı rol etrafında şekillenmektedir. İmtihan denen şey de zaten budur.
İnsan, tercihlerinin sonucudur ve tercihlerinden sorumludur. İnsanın tercih ettiklerini yaratıcı yaratmaktadır.
Hayat bir tiyatro, her anı bir sahnedir
Hayat, provasız yaşanan bir oyundur. Yaşanan her kare, bir dahası olmayacak kadar gerçekçi. Bu senaryo an be an değişebilmektedir. Tercihler an be an kişinin uygulamalarına bağlıdır. Bir dakika öncesi ile sonrası taban tabana zıt yapılar oluşturabilmektedir. Dolayısıyla, ‘ne yapalım kaderimde böyle yaşamak varmış’ yanılgısı, kişiyi kurtarmamaktadır. Buna gerekçe de, Yaratıcının, insana her anını, insanın kendisinin tercihleriyle kurduğu ‘zaman’lar vermesidir. Hiçbir zaman, bir başka zamanın devamı değildir. İnsan öyle yaşadığı için devamı gibidir. Yani alemde insanın tekrarını yaşadığı başka bir sahne yoktur.
İki asker, iki arkadaş, iki kardeş
Risalelerdeki iki asker, iki arkadaş, iki kardeş tiplemeleri insanın yaşadığı dünyadaki rolleri çok güzel zihinlere yakınlaştırmaktadır. Bu modellemeler, her gün bir şekilde insanın tercih ettiği örneklendirmelerdir. Yani bu iki insan; hodbin ile hudabin, imanlı ile imansız, itaatkar ile isyankardır. İnsan her anında ya hodbin ya hudabin, ya imanlı ya da imansız bir rol tercih etmektedir.
Fıtrat, yaşanacak bütün müspet hikayelerin ‘insan-ı kamil’ halidir. Aslında bütün beşer, bu kanun üzerine müessestir. Ama gelin görün ki, ideal roller üzerinde sürekli bir değişkenlik söz konusudur. İşte bu yükseliş/düşüş değişkenliğini oluşturan, insandaki ‘vicdan’ ve ‘nefis’ ikilisidir. İnsanın asıl ayrıştığı nokta burasıdır. Yani insan ya nefsî ya da vicdanî bir tavır içerisindedir. Bu da ya isyankar ya da itaatkar olmayı netice vermektedir.
Yol, ikidir; ya şeytanî ya da rahmanî
Bütün beşer hikayeleri bu iki yolda geçer. Ya imanlı hayatın hikayeleri yaşanır hayat boyunca, ya da imansız.
İnsanlık tarihi, imanlı yaşamış insan hikayeleriyle doludur. Bu hikayelerin en muhteşemi ise, Hazret-i Peygamberin (asm) hayatıyla ortaya koyduğu ‘insan-ı kamil’ modelidir.
Tabi bir o kadar da, insan olmanın gereğinden uzaklaşmış, amacını yitirmiş, yolunu şaşırmış, yaratıcıdan kopmuş insan hikayeleri dikkat çeker.
Tabii insan yaşadığı gün içinde, hep aynı derecede iman taşımayabilir. Hayat içinde, müspet ya da menfi, günü birlik değişmeler, hareketlenmeler olabilmektedir. Burada belirleyici olan, hayatın yaşanan günleri içerisinde, ortaya çıkan genel görüntünün ne kadarı müspet, ne kadarı menfidir. Yani hikayenin bütününde imanlı olmak, imanlı zamanların çokluğu ile alakalıdır. Ya da imansızlık, imansız zamanların hikayenin bütününe yansıması ile alakalıdır. ‘Zerre miskal hayır yapanlar karşılığını, zerre miskal şer yapanlar da yine karşılığını bulacaklardır’ yaklaşımı, bunun için söz konusudur. Yani ‘bir mü’minin her halinin imanından neş’et etmesi lazım gelmediği gibi, bir kafirin de her halinin küfründen meydana gelmediği’ dikkat çekmektedir.
Her oyun da her oyuncu da özeldir
Hayatın her anı, içinde bir kahramanı olan, bir oyun sahnedir. Herkes bu oyunun bir parçasıdır. Ve yine herkes kendisine verilmiş olan rolü, ne kadar yapabildiği ile hesaba çekilecektir.
Fıtrat olan ideal insan senaryosu, muhteşem oyuncular beklemektedir.
İnsan oynuyor olduğu rolündeki yanlışlıkların tekerrür etmemesi için, yaptığı yanlışlardan ders çıkarması gerekmektedir. Beğenmediği unsurlar olursa, hemen değiştirmelidir. Olmasını istediklerini yeniden oynamayı denemelidir. Şimdi buna fırsat vardır.
Taşıdığınız rol içinize siniyorsa, senaryo da, oyun da güzel demektir. Ama yaşananlar içinize sinmiyorsa, değişiklikler yapmak ve daha farklı roller almak mümkündür. İdeal oyun sahnesi, dünyadır. Oyunun güzel sergilenmesi durumunda, ücreti hak etmek mümkün olabilecektir. Ücret de tercih edilen rolün durumuna göre, ya Cennet ya da Cehennemdir.
İnsanı ulaştığı sonuca taşıyan, tercihleridir.
Not: Risale Haber okuyucularından, uydudan yayın yapan kanal urfa televizyonundaki Salı akşamları 22.45’te yayınlanacak Pozitif Pencere programımıza ilgilerini ve dualarını talep ediyorum. S.Y.