Bir gün bir kişi Hazret-i Ömer’in yanında:
“–Şu satranca hayret ederim. Satranç tahtasının uzunluk ve genişliği birer arşından ibâret iken, insan onun üzerinde bir milyon oyun oynasa, bir oynadığı mutlaka diğerinden farklı olur, hiçbir oyun diğerine benzemez!” dedi.
Hazret-i Ömer ona şöyle dedi:
“–Bundan daha hayrete şâyân olanı vardır. İnsan yüzünün uzunluk ve genişliği birer karıştan ibârettir. Kaşlar, gözler, burun, ağız gibi âzânın yerleri kat’iyyen değişmez. Buna rağmen şark ve garpta yüzleri birbirinin tamamen aynısı olan iki kişi bile bulunmaz. Şu ufacık bir deri parçasında bu haddi-hudûdu olmayan farklılıkları gösteren Allâh’ın kudret, azamet ve hikmeti ne yücedir!” (Râzî,Tefsîr, IV, 179-180 [el-Bakara, 164])
Şâir, bu hikmete işâretle şöyle der:
Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam?
Geçip de aynaya soran olmaz mı?
(Necip Fâzıl)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları, 2013