İnsanın Fıtratı Vicdanıdır

Mücahit BİLİCİ

“Fıtrat yalan söylemez.” İnsan yalan söylüyor. “Fıtratta israf yoktur.” İnsan israf ediyor. Hayvan ise ne yalan söylüyor, ne de israf ediyor. Hayvan fıtrata tabidir.

Hayvanın öğrenmeye ve doğru yolu tutturmaya ihtiyacı yoktur. “Çünki hayvan dünyaya geldiği vakit adeta başka bir alemde tekemmül etmiş gibi”dir. Hayvan dünyaya öğrenmek için (taallüm) değil amel etmek için (taammül) gönderilmiştir. Hayvanın yaratılışında açılan hudud parantezi yine yaratılışta kapatılmıştır. İnsan ise parantezi açık olarak yaratılmış ve bu parantezi kendisi kapatacak şekilde gonderilmistir. İnsanda “hayvanın aksine olarak, kuva ve müyul fıtraten tahdid edilmemiş”tir.

Demek ki yaratılmışlık manasında fıtratın parçası olan insan, tabi olacağı muayyen bir fıtratla sabitlenmiş değildir. Kanuna otomatik olarak tabi değildir. Tabi olacağı kanunu kendi iradesiyle seçen bir varlıktır. Yani insanın ucu açık bırakılmıştır. Ve bu sebeple insan “haddini bil” ihtarına muhatap olabilmektedir. Haddini bilmesi ve haddini bulması gereken bir varlıktır insan.

İnsana haddini şeriat bildirir. Şeriatın arayıcısı ve alıcısı ise vicdandır. (“Vakta vicdana girdik; işittik binlerle feryad ü fizar ve avaz”). İnsanı insan yapan açılış parantezi, yani insanın fıtratı, vicdanıdır. Ve o açık parantezi kapatacak hudud ve açlığı giderecek gıda ise şeriattır. Evet, insan “bilhassa derinliğine nihayet olmayan vicdanıyla kainatı ihata etmiş bir kabiliyettedir.” Vicdan bir incizab ve cezbe yeridir. Onunla Rabbini arar, şeriata meyleder. Vicdan şeriatla buluştuğunda insan hadlenir, mecburu olmadığı bir fıtratı edinir. Zira hayvanın (veya melaikenin) aksine olarak insanın kendini dikte ettiren bir fıtrat yerine, rızasıyla seçtiğine tabi olan vicdanı vardır. Vicdan insanın fıtrat-ı zişuurudur. Bundan dolayıdır ki Risale-i Nur’da her nerede insandan “fıtrat” noktasında bahsedilse (mesela, acz, fakr, aşk vs) hep bir ihtiyaç ve muhtaçlık bağlamında sözedilmektedir. Yani yoklukları ile, ihtiyaçları ile fıtridir insan. İnsanın fıtratı açlığıdır. Halbuki hayvan fıtraten toktur.

Evet, şeriat ikidir: Fıtri şeriat ve vicdani şeriat. Biri irade sıfatından gelir. İradenin tasarruf alanıdır. Kainattaki işleyişi tanzim eden itibarı kanunların kaynağıdır ki Sünnetullah veya tabiat adıyla bilinen fıtri şeriattır. Diğeri ise  kelam sıfatından gelir. Bu ikinci şeriat alem-i asgar olan insanın ef’alini tanzim etmek için teklif edilen şeriattır. Bu şeriat vicdan sahiplerine ve konuşabilenlere hitap eder. “Kalb ile vicdan, mahall-i iman”dır. Fıtri şeriatın peygamberi olmadığı gibi muhatabı da yoktur. Sadece muti memurları vardır. Doğrudan uygulayıcı olarak amel ederler. Kelami olan şeriat ise peygamberle gelir ve akıllı (akil ve baliğ) muhatapları vardır. İrade iş yapar (melekte, hayvanda, çocukta). Kelam ise konuşur (akil olanlarla). İrade gayr-ı natık olan hayvanatı dile uğratmadan çalıştırır. Kelam ise hayvan-ı natık olan insana “hitap” eder, ona teklif yapar. Müşterisi vicdan olan bu teklif insana açık parantezini nasıl kapatacağını öğretir. Düşünüp kabul ederek, insan şeriata teslim olur. Yapacağı itaati seçer. Tabiat tesmiye edilen şeriat-ı fıtriye ızdırari, vicdani olan şeriat ise ihtiyaridir. Vicdan insanı inanmaya muhtaç eder ama neye inanması gerektiğini söylemez. Onun bilgisini sağlayan vahiy ve nübüvvettir. (İnsanın sabit bir fıtratı olsaydı, sadece akıl ile hakikat bulunur, kimi Müslüman feylesof ve fırkaların iddia ettiği gibi nübüvvet kurumuna ihtiyaç olmazdı)

Küfrün insanı masum bir hayvan değil de canavar bir hayvan yapmasının sebebi, hayvanın fıtrata mahkum olmasına karşı, hayvanlaşmış insanınhadsizzulme (taşma ve şaşmaya) kabiliyetli olmasıdır. İnsanın kuvve ve meyilleri fıtraten tahdid edilmemiştir. Onun için “meyl-i zulüm hadsizdir.”

Fıtrat hakkı aramaz çünkü zaten ona verilmiştir. Vicdan ise hakkı arıyor çünkü serbest bırakılmıştır. Evet, hayvanın fıtratı vardır. Ama insanın hayvanınkine benzer bir fıtratı yoktur. İnsanının fıtratı sınırsız olduğu için muayyen sınırlara sahip değildir. Hayvanda ne akıl vardır, ne de vicdan. Hayvan yalan söylemez. İnsanda ise “akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır.” Nasıl “fıtrat yalan söylemez,” öyle de vicdan dahi yalan söylemez.  Zira, vicdan fıtratın insandaki karşılığıdır.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.