İnsan ancak "hür" olduğunda hakiki insan olur. İnsanın hür olması demek, sadece birilerinin kölesi olmaması demek değildir. Elbette, köle olmak hiçbir şekilde insaniyete yakışmaz ve İslamiyet de köleliği hiçbir şekilde onaylamaz, doğru bulmaz. Ancak insanın "hür" olmasından kastedilen sadece bu mana olmamalıdır. İnsanın var oluşundaki duyguları ve kabiliyetleri kendisinden ve/veya çevresinden/kültüründen kaynaklı nedenlerle gereğince kullanmaması da insanın "hür" olmasına engel teşkil eder. O halde insanın hem başkalarına karşı köle olmamakla, hem de var oluşundaki duygu ve kabiliyetleri gereğince kullanmakla 'tam hür' olması gerekir.
İnsanın var oluşa muhatap olurken, "Bu nedir?", "Bunu kim yaptı?" tarzındaki sorularla eşyanın varlık kaynağını sorgulaması, insanın duygu ve kabiliyetlerini gereğince kullanması anlamına geliyor. İnsaniyetteki duygu ve kabiliyetlerin bu şekilde 'gereğince' kullanmasını Said Nursi, Münâzarat adlı eserinde "meyl-i taharri"(araştırma arzusu) olarak tanımlıyor.
Yani, insan duygularını gereğince kullanarak var oluşun kaynağını sorguladığı ölçüde meyl-i taharride bulunuyordur. Meyl-i taharride bulunduğu ölçüde de hürdür. Hür olduğu kadar da insandır. İnsan olduğu kadar da İslamiyet’in 'hakikatleri' içindedir.
Öyle ise rahatlıkla diyebiliriz ki İslamiyet’in sığınağı insaniyettir. İnsaniyetin sığınağı ise hürriyettir. Hürriyetin sığınağı ise meyl-i taharridir. Meyl-i taharri ise insanın var oluşundaki duygu ve kabiliyetleri gereğince kullanmasıdır.
Toplumun İslamiyet'e bağlılığının selameti açısından meyle-i taharrinin, sorgulama ve düşünce özgürlüğünün alternatifi yoktur. 'Taklîdi din' anlayışı ile ancak dinsizliği besleriz. Kültürdeki taklidi din, Kur'an'ın düşmanıdır. Çünkü Kur'an'a 'tam hür' bir şekilde muhatap olunduğunda 'taklîdi din' yıkılacaktır. Taklîdi din terk edilemediğinde, Kur'an'a tam hür bir şekilde muhatap olunamayacaktır.
Sorgulama ve hürriyet ortamında ilk etapta kimi dinsizler çıksa da din adına tehlike, sorgulama ve düşünce özgürlüğünden gelmez. Din için asıl tehlike, dini temsil ediyor gibi görünse de taklitten gelir. Demek ki din için sığınılacak liman; sorgulama, hürriyet ve düşünce özgürlüğü ortamıdır.
Bu bağlamda şunu da dikkate almamız gerekiyor: Her insan yeryüzünde Allah'ın bir halifesi olacak özelliklerle donatılmıştır. Yani, her insan bir 'lokomotif' olmak için yaratılmıştır. İnsanın düşünce ve sorgulama kabiliyetlerini kullanmayıp hocasını/şeyhini/abisini/liderini taklit etmesi insanın ‘vagon’ olmasıdır. 'Vagon olmak’, insanın yaratılış maksadına karşı bir isyanı içerir. İnsanın ‘vagon olmasına’ sebep olmak da insanın yaratılış maksadına karşı bir isyanı içerir. Her insan, kabiliyetlerini geliştirdiği ölçüde bir lokomotif olmalıdır. Kabiliyetlerini çok geliştiren bazı lokomotifler 100 km hızla gidip 100 ton yük taşırken, kabiliyetlerini az geliştiren lokomotifler ise 50 km hızla gidip 50 ton yük taşır. Ancak sonuçta her insan bir lokomotiftir.
*İlgili derse şu linkten ulaşabilirsiniz: http://ha-mim.org/kayitlar