İnsanların, kahir ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede, kalabalıklara aldırmadan uygunsuz hareket yapmalarını anlamakta zorlanıyorum. Çünkü edepli olma ve utanma insanın işi olsa gerek.
Bu hayatın adına da “özgür yaşam” diyorlar. Özgürlüğün Arapça karşılığı hürriyettir. Çağın Büyük Düşünürü hürriyet hakkında şöyle demektedir: “Nazenin hürriyet, İslâmiyet’in getirdiği edeplerle edeplenmeli ve dindarlaşmalıdır. Yoksa (hürriyet ahlaksızlığa kurban gidecektir.) Sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadına (despotizmasına) ve kötülükleri emreden nefse esir olmaktır…”(1) “İnsanlar hür oldular, ama unutmamalıdırlar ki yine Abdullahtırlar.”(2) Yani Allah’ın kuludurlar. Bu millet Müslüman’dır. Müslüman’ın Peygamberi, utanmayı imandan ve imanın şubesinden saymıştır.(3)
Resulullah (s.a.v) namazdan sonra cemaata döndü: “Herkes yerinde dursun .” dedi. Ardından erkeklere sordu:
-Sizden biriniz evine gelip, kapısını kapatıp, Allah’ın emrettiği örtü ile yetinip hanımıyla beraber olduktan sonra, dönüp arkadaşlarına gelip: “Şöyle şöyle” yaptım, diye söyler mi?
-Hayır, dediler. Ancak arka taraflardan biri, dizlerinin üzerine doğruldu:
-Evet ya Rasûlallah bazı kimseler yaptıklarını anlatıyorlar, dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
-Bilir misiniz bunların hali neye benzer! Sokak ortasında, insanların gözü önünde birbirine yaklaşan erkek ve dişi şeytanlara!(4)
İLİM, KALEM VE KELAM ERBABINA ÇAĞRI
Kadınlar, kızlar evlerinde ve yataklarındaki kıyafetleriyle en müstehcen bir şekilde sokaklarda dolaşıyor, sunuculuk yapıyor, şarkı-türkü söylüyor, filmlerde rol alıyorlar. Gidin sorun bunların çoğu Müslüman’dır.
Bunlar, ya İslâmî ölçüleri bilmiyorlar, ya da para kazanma uğruna bile bile ölçüleri çiğniyorlar. Hem kendilerine ve hem de etraflarına büyük, çok büyük zarar veriyorlar. Kaybettikleri ve kaybettirdikleri, kazandıklarının yanında çok çok fazla. Bu işin bir de ahiret boyutu var. Ebedî hayatları ve ebedî saadetleri yanıyor, kimsenin haberi yok.
İlim, kalem ve kelam erbabını, düşünmeye ve düşündürmeye davet ediyorum. Yine kalem ve kelam erbabını görevlerini yapmaya, giyim ve kuşamda İslam’ın ölçülerini fırsat buldukça anlatmaya, bunun için fırsatlar üretmeye davet ediyorum.
Benim bu teklifimin arkasında: "Sizden insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülüklerden sakındıran bir topluluk bulunsun. Onlar gerçek felaha erenlerdir."(5) diyen âyet ve ayetler vardır. Yine Peygamberimiz’in (s.a.v) icraatı ve şu sözü vardır: “Sizden biriniz bir münker, (edebe ve ahlaka aykırı bir davranış) gördüğü zaman eliyle düzeltsin, gücü yetmezse diliyle düzeltsin, ona da gücü yetmezse nefretini hissettirsin. Bu sonuncusu imanın en zayıf derecesidir.”(6)
BELEDİYELERİMİZDEN BEKLENEN
Belediyelerimiz, edebin ve ahlakın yaygınlaşmasına kuvvet vermeli. Düzenlediği eğlence âlemleri de buna yönelik olmalı. Malayani şeylerle eğlendirmek yerine, ihtiyaç duyulan meşru hizmetler üreterek halkın takdirini ve duasını almalıdırlar.
Herkes eğlencesini yapar, zaten yapıyor. Siz sizden bekleneni yapın lütfen. Yolları ve caddeleri tozdan, çöpten, hayvandan ve hayvan gübresinden kurtarın.
Birkaç önemli noktaya reklam afişi asmakla maksat hasıl olacakken yol boyunca sık aralıklarla her direkte, her billboardda aynı reklam afişleri görülüyor. Vatandaş soruyor: Hocam, bu israf değil mi? Vatandaşın bu çığlığına katılmamak mümkün değil.
Ak-Partiye rey verenlerin kahir ekseriyeti, Ak-Parti’yi inancına, ahlak ve maneviyatına yakın bulduğu, iyi işler yaptığı ve yapacağına inandığı için rey veriyor. Ve bunlar sessiz çoğunluktur. Ve bunlar eğlence âlemlerinde görünmezler. Lutfen o sessiz çoğunluğu gücendirmeyin. O sessiz çoğunluğun sesi olan bu yazıyı dikkate alın, dost uyarısı olarak kabul edin. Bunları seçimden önce söylemedim. Ta ki vatandaşın oyunu etkilemiş olmayayım.
SAYIN BAŞBAKANI TEBRİK EDİYORUM
Sayın başbakanı tebrik ediyoruz. Koca bir vatanı, hatta dünyayı sahil-i selamete çıkarmak için var gücüyle çalışıyor, bu yolda çalışanlara zemin hazırlıyor. Bu işe ve her olumlu gelişmeye omuz veren, meclise girip meşru muhalefetini mecliste gösteren muhalif partilerimizi de tebrik ediyorum.
Yıllarca Âkif’in:
“Alınız ilmini Garbın alınız sanatını
Veriniz mesainize son sur’atini” mısralarını hep söyledik. Bu tavsiyelere kulak veren siyasetçilerin hep hasretini çektik. Buldukça alkışladık, kaybettiğimiz zaman arkalarından ağladık. Ama hamdolsun bu gün Batı’nın ahlaksızlığını, zulmünü ve ırkçılığını değil, ilmini, fennini ve sanayisini alan, her nerde bir hikmet bulsa onu alıp ülkesine getiren, ülkemizi muasır milletler seviyesinin üstüne çıkarma gayreti içinde olan bir Başbakanı ve onu destekleyen bir meclisi, bir muhalefeti, bir sağduyuyu bulmanın keyfini yaşıyor millet.
Allah milletimizin keyfini bozmasın. Bozmak isteyenlere fırsat vermesin. Milletimizin işsiz-güçsüz evlatlarına helal yoldan iş, aş, eş nasip eylesin. Dinimiz devletimizle kuvvet bulsun, devletimiz de dinimizle ebed-müddet olsun.
DİPNOTLAR:
1-Bediüzzaman, Münazarat, s.15
2-Bkz. Aynı yer, 55-57; Tarihçe-i Hayat, s. 52
3-Bkz.Buhari, İman, 3
4-Ebu Davud, Nikâh, 49; Ahmet b. Hanbel, II, 540
5-Ali İmran, 3/104
6-Müslim, İman, 70