Suâl: "Beyler, ağalar, müteşeyyihler iki kısımdır; farkları nedir?"
Cevap: İstibdat ile meşrûtiyet kadar farkları vardır. Ben dahi meşrûtiyet ve istibdâdı müşahhas olarak size göstermek istediğimden, şu iki kısmı timsâl olarak beyân ediyorum.
Suâl: "Nasıl?"
Cevap: Eğer, büyük adam, istibdat ile kuvvete veya hileye veya kendisinde olmayan, tasannûen kuvve-i mâneviyeye istinâden, halkı isti'bâd ederek havf ve cebrin tazyiki ile tutup, insanı hayvanlığa indirmiş; dâimâ o milletin şevkini kırar, neşelerini kaçırır. Eğer, bir nâmus olursa, yalnız o şahs-ı müstebitte görünür; denir ki, "Falan adam şöyle yaptı." Eğer bir seyyie olursa, kabahat bîçare etbâa taksim olunur. İşte şu mâhiyetteki büyük hakîkaten büyük değildir, küçüktür; milletini küçüklettiriyor. Zîrâ, milleti her sa'yi suhre gibi işliyor, hatır için gibi yapıyor, iyilik etse de riyâ karıştırıyor, müdâhene ve yalana alışıyor, dâimâ aşağıya iniyor. Zîrâ, sa'y-i insânînin buharı hükmünde olan şevk, müntafî oluyor. Ağaları ve büyükleri, omuzlarına biner, tâ yalnız görünsün, onların etlerinden yer, tâ büyüsün. O milletin gonca-misâl istidâdâtı üzerine o reis perde olup ziyâyı göstermiyor. Belki, yalnız o neşv-ü nemâ bulur, inkişaf eder, açılır. (Münazarat. 34-35)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK
MÜTEŞEYYİH : Şeyhlik taslayan.
İSTİBDAD : Başlı başına olmak. Keyfî idare sistemi. * Zulüm ve tahakküm. İdaresi altındakilerin istemediği şeyleri yalnız kendi keyfine göre zorla ve zulümle yaptırmaya çalışmak. Kanun ve nizamlara bağlı olmayarak, çok defa da kanun namına kanunsuzluk yaparak, keyfi hükmünü icra ettirmek.
TASANNÛEN : Yapmacık olarak.
KUVVE-İ MÂNEVÎ : Mânevî kuvvet. Moral gücü.
İSTİ\'BÂD : Köleleştirme, kullaştırma.
HAVF : Korku, korkma.
CEBİR (CEBR) : Zorlama, baskı.
ŞAHS-I MÜSTEBİT : Diktatör şahıs
SEYYİE : Kötülük, günah, suç, fenalık.
ETBÂ : Tâbi olanlar, uyanlar, birisinin idâresinde olanlar, bağlı olanlar, halk, yönetilenler.
SA\'Y : Gayret, çalışma, emek.
SUHRE : Zorâki ve isteksiz iş gören.
MÜDÂHENE : Dalkavukluk.
MÜNTAFÎ : Sönme. Ortadan kalkan.
GONCAMİSÂL : Tomurcuk gibi.
NEŞV Ü NEMA : Büyümek ve gelişmek.