Gazzede yaşanan vahşeti anlatmaya ne kelimeler yetiyor, ne yürekler dayanıyor. Son günlerde televizyonda haber izlemeye cesaret edemiyorum. Acaba kaç çocuğun daha ölüm haberini alacağım, kanlar içinde kucakta taşınan kaç bebek daha göreceğim diye ödüm kopuyor. Ama ne yazık ki, biz gözümüzü kapatsak da başımızı kuma gömsek de, bombalar düşmeye, çocuklar ölmeye devam ediyor.
Patlayan bomba sesleri, kan revan içindeki insanların çığlıkları, açlık, susuzluk, ve çaresizlik içindeki insanların yürek yakan haykırışları arasında, dünya bir imtihandan geçiyor. Herkese bir takım sualler sorulup sorumluluklar yüklenerek cevaplar bekleniyor. Gazzede yaşananlar sadece Filistinlilerin veya Arapların imtihanı değil. Hem zalimler, hem zulme uğrayanlar, hem bu yangını söndürmeye koşanlar, hem dışardan seyredenler için bir imtihandır. Hem Amerikanın eli kanlı eski başkanı, hem rengini belli etmeyen yeni başkanı Obama için de bu bir imtihandır. Gerçi Başkan Busch zaten yıllardır hep sıfır çekiyor ve her imtihandan çakıyor ama, Obamanın da beklenen başarıyı gösteremeyeceği şimdiden belli gibi. Amerikada bir şeyin değişmesi ile her şeyin değişmeyeceği zaten belliydi. Beklentilerini yüksek tutanlar şimdiden hayal kırıklığına uğradı bile.
İslâm âlemi de bu vesile ile bir imtihandan geçiyor. Müslümanlar bir vücudun organları gibidir, bir yeriniz yaralansa, bütün vücut bundan acı duyar. Bu acıyı dindirmek için diğer organlar onun yardımına koşar. Ama Müslüman ülkelere bakıyoruz, halkın hissiyatını idareciler hissetmiyorlar. Bir çoğunun ismi İslâm Cumhuriyeti diye geçiyor ama, icraatleri ne İslamiyete, ne de cumhuriyete hiç uymuyor.
Bir milletin iradesi idaresine yansımıyorsa, orada cumhuriyetten ve demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Yöneticiler halkın oyları ile iktidara gelmedikleri için, halktan kopuk oluyorlar. Halka hesap vermek zorunda kalmıyor. Onun için de kendi konumlarını korumaktan başka bir şey düşünmüyorlar. Din kardeşlerinin hatta kendi vatandaşlarının acıları onları fazla ilgilendirmiyor. Onun için bugün İslâm ülkelerinin çoğunda halk Gazzedeki vahşeti lânetlemek için gösteriler yaparken, hükümetler kayıtsız kalıyor. Çünkü yöneticilerin demokrasi gibi bir derdi yok.Yani İslâm Ülkeleri, halkından kopuk yöneticileri yüzünden bu imtihanı kaybediyorlar.
Bediüzzaman Hazretleri, bundan yüz yıl önce Asyanın bahtının miftahı, meşveret ve şûradır diye Müslümanlara demokrasi ve cumhuriyetin önemini izah ediyordu. Müslüman ülkelerin huzur ve mutluluğunu sağlayacak, yani onların bahtını açıp saadetini temin edecek anahtarın, demokrasi ve cumhuriyette olduğunu ifade ediyordu. Yüz yıl sonra bile insanlar bunu hâla idrak edemediyse, böyle müthiş imtihanları kaybetmeleri de mukadderdir.
Gazzede yaşanan soykırım ve insanlık dramı, kendisini medeni gören Avrupa ülkeleri için de bir imtihandır. Bir insanlık ve uygarlık testidir. Avrupa Birliği Müktesebatına baktığınız zaman, hayvan haklarından çevre sorunlarına kadar bir çok konuda duyarlı olunması için hükümler mevcuttur. Ama Gazzede çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor, okullar ve hastaneler bombalanıyor, yaralılara yardım etmeye çalışan doktorlar hedef alınıyor, sadece insanlar değil, insanlık öldürülüyor, ama medeni Avrupa bu katliamı seyrediyor. Bebeklerin yaşama hakkına, kuşların ve böceklerin yaşama hakkı kadar ehemmiyet verilmiyor. Mehmed Akifin tek dişi kalmş canavar diye tarif ettiği medeniyet bu olsa gerek.
Yirmibirinci yüzyılda, tüm insanlık bir imtihandan geçiyor. Her insan müthiş suallerle karşı karşıya bulunuyor.
Bu suallerin cevapları, İslamın şefkatli reçetelerinde ve Kuranın taptaze esaslarında mevcuttur. Bunlara müraacaat eden, her türlü imtihandan yüzünün akı ile çıkacaktır.
Abdil Yıldırım