Hayat-ı içtimaiye-i beşeriye de bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer. (Said Nursi Lem'alar,Sayfa 174)
Global ekonominin çökme sinyalleri vermesi ve bu sistemden vazgeçilmesinin gündeme gelmesini fırsat bilerek komünizmi veya liberal ekonomileri alternatif göstermek doğru mu?
Yoksa bunların yerine konabilecek, gerçekte insan gibi yaşamayı netice veren başka bir sistem var da bizim haberimiz mi yok?
Bir başka ifade ile 1450 yıldır insanlığın beşte birini tesiri altına alan, dünyanın hemen hemen yarısını kapsayan bir alanda hükmeden, beşerin akıl fikir ve kalbine tesir eden bir hakikat alternatif olarak düşünülemez mi?
Diğer bir anlatımla; kul hakkı ile Allah'ın hakkını birlikte mütalaa edip en sağlıklı ve sağlam yolu insanlığa gösteren bir sistem varsa onu da tartışmak yanlış mı olur?
Karıncanın hukukunu koruyan, onu taciz etmeyi günah sayan ve men eden bir hukuk sistemi ve takdim ettiği ekonomi kuralları ile en güzel sistemi öneren bir düşünceyi gündeme taşımak ve enine boyuna konuşmaktan ne zarar gelir?
Liberal ekonomilerin ve kapitalizmin en belirgin kurallarından biri olan sen çalış ben yiyeyim, sen zahmetler içinde kal ki, ben sefalar içinde keyfedeyim yanlış anlayışı yerine faizi yasaklayıp emeğe saygıyı emreden ve emek vermeden elde edilen kazancı haram kılan bir anlayışı teati etmek neden yanlış olsun?
Farklı bir söylemle; ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne? yanlış anlayışı yerine komşusu aç iken tok yatan bizden değildir kaidesini koyan ve zekat müessesini tesis eden bir sistemi gündeme taşımak çağdaşlıktan uzaklaşmak mıdır?
Bu ve benzeri hakikatleri insanlığın gündemine taşımak ve insanlığın bir kez daha mutlu ve saadetli bir dünyayı kurması ve yaşamasını sağlamak, en hafif ifade ile böyle bir alternatifin olduğu söyleniyor ve iddia ediliyorsa onu da tartışmaların odağına koymanın kime ne zararı olur.
Tartışırsın, konuşursun, ama beğenirsin, ama beğenmezsin sonuçta kararı verecek olan halk değil midir?
Bediüzzaman Said Nursi bu ve benzeri tartışmalara ışık tutacak ve yukarıda arz ettiğim çok önemli bir düsturu herkesin önüne koymuştur. Ortaya koyduğu bu düsturun doğruluğunu ise köklü bir sistem kabul edilen komunizm çökerek ve iki asırdır uygulanan kapitalizm ise çökme emareleri göstererek ispat etmiştir.
Son günlerde yaşananlara bakılırsa perşembenin gelişi çarşambadan belli kuralının işlediği görülür. Yani, insanlığın tabiatına aykırı bir sistemi dayatma suretinde, birini silah gücüyle (sosyalizm), diğerini para gücüyle ve türlü oyunlarla dayatırsan olacağı budur.
Said Nursi koyduğu o düsturun devamında Madem kanun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette fıtrat-ı beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatindeki hikmet-i esasiyeyi kaldırmakla, mutlak müsavat kanunu tatbik edilebilir. (Said Nursi Lem'alar,Sayfa 174) diyerek rejim önerisinde bulunanlara dikkat etmeleri gereken önemli bir kuralı açık bir ifade ile dile getiriyor. Nitekim Sosyalizmin uygulamadan kısa bir zaman sonra hızla çöküvermesi insan fıtratına aykırı olduğunu göstermiş oldu. Kapitalizm de faize dayalı sistemi ile, oturduğu yerden milyon kazanmayı netice veren, emeği hiçe sayan anlayışı ile insan fıtratına aykırı olduğu açık ve net görülebiliyor. Onun da çöküşe geçmesi, faizle oluşturulan bir sermayenin bir anda bitivermesi bu iddiayı ispat ediyor.
Geçmişte Türkiye'deki bankaların çöküşü devlet garantisinin verilmemesine bağlanmıştı. Oysa görülüyor ki, devlet garantisi altında olan bankalar da çökermiş.
Bu durumda tek bir yol kalıyor o da başka alternatif sistemler aramak ve tartışmaktır. Haliyle ilk akla gelen Kur'an-ın hükümleridir. Önerdiği, faizsiz sistemin tartışılması zaruret halini almıştır. Bundan artık kaçınılmaz.