Geçmişin doğru bilgisi, günümüze ilişkin sağlıklı bir bakış açısı sağlar.
Ve keskin sağlıklı öngörü feraset bin keramete nal toplatmıştır.
Doğru tarih, insanların sorunları nasıl belirlediklerini ve bunları nasıl çözmeye çalıştıklarını, bunun yanı sıra insan deneyimlerinin ortak yanını gösterir.
Doğru tarihin incelemesi aynı zamanda değişimin incelenmesidir.
Bu inceleme ve araştırmalar, değişimlerin niçin ortaya çıktığını ve etkilerini açıklamaya çalışırlar.
Doğru tarih, günümüze kadar geçmişte cereyan etmiş tüm olayların, bütün boyutları ile irdelenmesi, soruşturulması ve değerlendirilmesidir. Tarih; esas olarak değişim halindeki insan topluluğunun incelenmesidir (1).
Bütün insanlar için geçerliliğini koruyan temel ve doğal haklar, doğal hukuktan kaynaklanır.
İnsanların var oluş itibariyle sahip oldukları ve kazanmak için insan olmaktan başka herhangi bir şartı gerektirmeyen temel ve doğal haklar; hayat, hürriyet ve mülkiyet hakkıdır.
Yaşam hakkı tüm hakların kaynağıdır ve mülkiyet hakkı bu hakların pratiğe yansıyan şeklidir.
Öyle ki mülkiyet hakkı olmaksızın hiçbir hak olamaz.
Mülkiyet hakkı, özellikle mübarek ve muhteşem İslamiyet dininin vermiş olduğu önemle birlikte bütün dünyaya yayılarak temel insan haklarından bir tanesi olduğunu göstermiştir.
İnsan, emeğinin karşılığını görmek hatta hata yapsa bile kendi hatası ile yaptığı eylemin sonuçlarına katlanmayı kabul edebilir. Başkasının ve özellikle emeğini ücret karşılığında kullanan sermaye sahiplerinin yaptığı hatanın kendisine zarar vermesini kabullenmekte güçlük çeker.
Buna karşılık insan emeğinin sömürülmesi ve özgürlüklerinin kayıt altına alınmasına engel olamamıştır.
Kimi siyasî habis cereyanlar ile menfaatini önceleyen gruplar, ellerine geçen fırsatı en katı, en insafsız bir surette kullanarak, geniş kitleleri vahşî bir hayata, ardından köle ve esir hayatını yaşamaya zorlamışlar, mecbur bırakmışlardır.
***
Yakın yüzyılda!
Hayat standartlarındaki kimi çeşitlenmeler ve yükseliş erdemin ve insaniyetin çöküşünü beraberinde getirmiştir.
Artık insanlar sadece kendilerini düşünür olmuşlardır ve bütün duygularıyla güdüleriyle "daha fazla nasıl lezzet alırım ve arzularımı nasıl tatmin ederim"in peşine düşmüşlerdir.
Bir insanın gayesi tüm insanlığın iyiliği ise o insan tek başına büyük ve güçlü ve değerli bir insandır.
Fakat!
Kimin gayesi sadece kendi arzu ve istekleri ve menfaatleri olmuşsa o insan olmaktan çıkmış masum olmayan vahşi cani bir hayvan ve ondan daha aşağılık olmuştur.
Sadece haz, lezzet ve heves tatminini düşünen hazindir ki, ne hazlarını ne de heveslerini tatmin edememiştir.
Mutsuz, aptal, gergin, hastalıklı, bunalımlı ve stresli yığının parçası olmuştur.
Hayal âleminde yaşayan, güdüleri ile hareket eden ve zombiye dönüşen yaratıklar topluluğu sopa yemeye devam etmiştir.
‘Sadece benim işim görülsün, ben iyi olayım karnım doysun da herkesin canı cehenneme, bana ne’ diyen yığın, kara deliğe yuvarlandı.
Fert, aile ve sosyal hayat çökmüş bir enkaz yığını halindedir.
Bu küresel sosyal enkazı, teknik ve teknolojinin harika cihazlarıyla da süsleyip-cilâlayıp saklayamıyor, paklayamıyor da!
***
Öte yandan;
Zaman geçtikçe ve devir bu devre gelinceye dek ve bu hali hazır yani modern zamanlarda!
Yerleşik kurumsal bekçiler ve çeteleri ve yalakaları ve şakşakçıları ve aşağılık şarlatanları arasında çıkar çatışmaları artarak çoğaldı.
İnsanlığın başına musallat edilen vahşiler, kabahatlerinin ve pervasızlıklarının bedelini daha geniş vatandaşlara aktarmaya çalışırlar.
Bunu yaparken, müthiş ideolojik kılıflar, din ve hamiyet soslu her türlü alçaklığı yapmaktan da geri durmadılar.
Gelinen noktada;
Kurumsal suç, küresel dolandırıcılık ve suiistimal hava durumu gibi oldu; herkes fırtınadan bahsediyor ama kimse bu konuda bir şey yapamıyor.
Olan sivil, savunmasız insanlara oldu.
İnsanlık, yığın olmanın bedelini acı bir şekilde malları, onurları ve hayatları ile ödedi ödüyor ödeyecek.
Vahşi mideler ve doymayan gözler insanlığa açlık ve sefalet buhranlarını yeniden yaşatacak.
Dünyanın her yerini kaos sarmalına alacaklar.
***
Tarih, sosyoloji, iktisat ve siyaset bilimleri insanlığın çeşitli devirler geçirdiğini ve sosyolojik bir evrime tabi olduğunu ortaya koymuştur. İlkel komünal hayattan (vahşet ve bedeviyet devrinden) köleleşmeye, daha sonra ise feodal ve kapitalist süreçlerden geçerek günümüze kadar geldiği ortak bir görüş haline gelmiştir.
Beşer, tarih boyunca, vahşet ve bedeviyet, memlukiyet, esaret, ecir, malikiyet ve serbestiyet gibi dönemlerden geçmiştir.
Günümüz insanı, sosyal hayat olarak beşinci devirde gözükürken, iç dünyalarında üçüncü devri yaşıyor görünmektedirler.
Hürriyetin tanımı içerisinde geçen serbestlik ile günümüz insanının anladığı serbestlik çok farklı şeylerdir.
Nihayetinde!
Diyebiliriz ki, insanlık bu esaretten kurtulacaktır.
Korona virüs sonrasında insanların ücretli sistemi bırakarak kendi işinin sahibi olma sürecinin hızlandığını söylemek abartılı olmayacaktır. Çünkü bu salgın hastalık iş dünyasında önemli ölçüde davranış kalıplarının değişmesine yol açmıştır. Geriye dönmek ve ücretli sistemin insanların başına açtığı sorunlarla tekrar baş başa kalmayı öngörmemekteyiz.
İnancı kuvvetli olanın hürriyeti o oranda parlak olur!
İnsanlık yaptıklarının bedellerini ödemeye devam ediyor.
Kasvet ve zulümleri muhakkak kanıyla da olsa parçalayacaktır.
İnsanlığın elbette bir sabahı bir baharı olacaktır.
1 Belma Tokuroğlu, Abdullah Ersoy, Uygarlık Tarihi, İmaj Kitabevi, Ankara, 2011, s.