İnsanoğlu yıllarca emek yoğun çalışmış, çok zahmetler çekmişti. Ancak sanayi devriminden sonra makineler onun hayatına girmiş ve bir parçası olmuştu. Daha sonra teknoloji daha da ilerlemiş insana benzeyen robotları insana hizmet etmesi için üretmişti. Şimdi robotlar onun işini daha kolaylaştırmaya başlamıştı.
İnsanları kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyen güçler, insanları eğiterek onların belleklerini, iradelerini denetim altına alırlar ve sonunda onlardan koşulsuz itaat eden insansı robotlar meydana getirebilir mi?
Evet, kim bilebilirdi ki bir gün gelecek robot üretilen bir dünyada bir kısmı insanlar “insansı bir robotlar”a dönüşecek, akıllarını hiç kullanmayan, sorgulamayan, iradesiz birer varlık olacaklar, yalnızca kendilerine verilen talimatları, emirleri yerine getireceklerdi. Ve bir gün gelen artık “darbe yapıyoruz” emriyle arkadan bu milleti vurmaya kalkışacaklardı.
Dünyadaki bütün terör örgütleri insanları alıp eğitimden geçirerek koşulsuz itaat eden, hiç sorgulamayan birer robot haline getirirler ve masum insanları gözlerini kırpmadan öldürecek birer canlı bomba olarak dünyanın neresine isterlerse gönderirler. Arkadaki gizli güç ne zaman isterse düğmeye basar ve eylemler başlar.
Bizde de aynen böyle olmadı mı? Yaşanan eylemlere bakılınca ilk önce bu ülkede etnik kökenli PKK terör örgütünü kurdurup faaliyete başladılar ve onlarca yıldır asker-sivil binlerce vatandaşımızın şehit olmalarına neden oldular.
Uluslararası bu güçler Türkiye için başka planlar da yapmışlardı, yıllarca halkın seçtiği iktidarları muktedir olmadan vesayet altında tutmayı da başardılar. Eğer onların menfaatlerinden en ufak bir sapma görürlerse muhtıralarla, darbelerle seçilmiş iktidarları düşürdüler. Güçlü tek parti iktidarları yerine koalisyonlarla yönetilen zayıf hükümet modelleri olacak şekilde seçim kanunları yaptırdılar. Oyları bölecek siyasi partileri kurdurdular.
Yakın siyasal olaylardan 6-7 Eylül 1955 olayları, 7 Mayıs 1960 ihtilali, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 ihtilali, 28 Şubat 1997 postmodern darbesi ve 27 Nisan 2007 e-muhtırası gibi olaylarda hep silahlı kuvvetler başat rol oynadılar. Basın, üniversite, işadamları dernekleri gibi kuruluşlar da bu değirmene her devirde su taşıdılar.
Bütün bu olayların dışında yıllarca sessiz bir şekilde başka bir derin planın daha uygulandığını bütün Türkiye 15 Temmuz 2016 başarısız FETÖ darbe girişimiyle acı bir bedel ödeyerek öğrenecekti. Kim bilebilirdi ki dış güçler yıllar önce Fetullah Gülen adındaki ilkokulu bile dışarıdan bitiren bir vaizin üzerinden büyük bir plan kurmuşlardı. Bu hareket camilerde ağlayan ve ağlatan vaazlarla başladı, kısa zamanda genişledi, öğrenci yurtlarına taştı. Bu hareket maya tutmuş, çevresinde insanlar samimiyetle toplanmaya başlamıştı. Bu işte gerçekten de başarılı oldular, takiyye yaparak solcu-sağcı ülkenin bütün siyasetçilerini kandırdılar. Türkiye’nin menfaatine içerde ve dışarıda işler yaptıklarına, eğitim faaliyetleri ile dünyaya Türkiye’yi tanıttıklarına herkesi inandırdılar. Hatta bu satırları kaleme alan ben de eskiden inanmıştım.
Ülke içinde askeriyede, emniyette, adalette, bürokraside, üniversitelerde, basında bütün etkili kadrolara yerleştiler. Ticarette ön plana geçtiler. Aynı zamanda dünyada birçok ülkede de okullar açarak ve ticaretle uğraşarak geniş bir ağ kurdular.
Artık dış güçler Türkiye’de harekete geçmenin zamanı geldiğine karar verdiler, emniyet ve adliyedeki FETÖ elemanları aldıkları emirle Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir askeri casusluk davaları gibi davalarla kendilerine muhalif askeri personeli ekarte etmeyi esas alan davaları başlattılar. Başlangıçta siyasal iktidar da bu hareketi ihtilal yapmaya geçmişiyle yatkın olan ordunun yeni gizli bir darbe hareketi olduğunu düşündü ama bir süre sonra işlerin böyle olmadığı iktidarın başındakilerin bir kısmı tarafından anlaşıldı ise de bir kısmı yine sessiz kaldı. Ergenekon ve Balyoz davalarında birçok kişinin masum suçsuz yere hapis yattığı, işinden olduğu ve itibarları zedelendiği çok sonraları anlaşıldı. Ama bu arada gerçek suçlular da davaların sulandırılması nedeniyle ceza almadan kurtuldular.
Bir hizmet hareketi olarak başlayan ve yıllar boyu devam eden bu hareket FETÖ’ye dönüşmüştü. Örgütün elemanları için artık ülkeden kaçışlar başladı, geçmiş dönemde etkili savcıları, hakimleri, emniyet yetkilileri ve basın mensupları ile örgütün sivil ayağındaki etkili isimler tek tek yurt dışına kaçtılar. Ülke içinde kalanlar bütün seçimlerde muhalefetle işbirliğine girerek iktidar partisinin seçimleri kaybetmesi için taktikler uyguladılar ama bütün seçimlerde hezimete uğradılar.
15 Temmuz 2016 başarısız darbe hareketinden sonra hükümet büyük bir temizleme hareketine başladı, devlet kadrolarından onları temizlemeye başladı. Milli eğitim, emniyet, adalet ve askeriye başta olmak üzere 102 bin 551 kişi kesin olarak ihraç edildi, halen de yeni görevden almalar devam ediyor, daha önce açığa alanlardan suçsuz olanlar da göreve iade ediliyor.
Artık tutuklananlar için yargılamalar başladı. Farklı illerde, yerlerde faklı iddianamelerle açılan davalarda savunmalar alınıyor. Başta itirafçı olan bazıları bile mahkemede itiraflarını geri almaya kalkışıyor, suçsuz olduklarını iddia ediyor, ancak kendisine olayın içinde olduğunu gösterilen fotoğraf ve videoları gösterilince de susuyorlar. Anlaşılan o ki kendilerine gelen talimat üzerine “Her şeyi inkar et” taktiği uyguluyorlar. Onlar 3 maymunu oynamak istiyorlar yani “görmedim, duymadım, konuşmuyorum”. PKK ve DAEŞ gibi diğer terör örgütleri yaptıkları eylemleri kabul ediyorlar. Zaten delillerle her şey aşikar, inkarın bir anlamı yok.
Tabi ki yargılamalar henüz devam ediyor suçu delillerle sabit olanlar cezalarını çekecekler ve çeksinler. Suçsuz olanlar da beraat etsin. En büyük temennimiz budur.
Bu millete silah çeken, 249 kişiyi şehit eden ve 2 binden fazla kişiyi de yaralayan asker ve polis elbiseli hainler başta olmak üzere insanların dini hassasiyetlerini kullanarak onları insansı robotlar haline getiren bütün hainler ve onların başları hak ettikleri cezayı bulsunlar. Bundan sonra hiç kimse bir daha bu millete ihanet edemesin.
Bu milletin okullarında okuyup devletin ekmeğini yiyen bazıları, eğer akıllarını başkalarının emrine verir ve hiç sorgulamadan istenilenleri yaparak bu millete ihanet ederlerse bedelini en ağır şekilde ödeyeceğini herkes öğrensin.
Amin, amin, amin.