“Sual: Efkârı teşviş eden, hürriyet ve meşrutiyeti takdir etmeyen kimlerdir?
“Cevap: Cehalet ağanın, inad efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde insan milletinden menba-ı saadetimiz olan meşvereti incitenbir cemiyettir.(Münazarat, 47)
“Benî beşerde ona intisap eden, bir dirhem zararını bin lira milletin menfaatine fedâ etmeyen, hem de menfaatini ızrar-ı nâsta gören, hem de muvazenesiz, muhakemesiz mânâ veren, hem de meyl-i intikam ve garaz-ı şahsîsini feda etmediği halde mağrurane millete ruhunu feda etmek dâvâsında bulunan, hem de beylik veya tavâif-i mülûk mukaddemesi olan muhtariyet veya istibdad-ı mutlak mânâsıyla bir cumhuriyet gibi gayr-ı mâkul fikirlerde bulunan, hem de zulüm görmüş, kin bağlamış, hürriyet ve meşrutiyetin birinci ihsanı olan af ve istirahat-i umumiyeyi fikr-i intikamına yediremediğinden, herkesin âsabına dokundurmakla, tâ heyecana gelip terbiye görmekle teşeffi isteyenlerdir.” (Münazarat, 48)
Efkarı teşviş eden, hürriyet ve meşrutiyeti takdir etmeyen, menba-ı saadetimiz olan meşvereti inciten cemiyet üye ve mensuplarından bir grup da intikamcı paşalardır. Burada Üstadın paşadan ziyade intikam sıfatına vurgu yaptığını belirtmek lazım. Ancak paşaların elinde asker, silah ve devlet gücü olduğu için, bunların intikamcı olmaları büyük tehlike arzediyor. Zararları lokal ve sınırlı kalmayıp bütün halkı ve sistemi etkiliyor.
Paşa, general rütbesine yükselmiş subaylara verilen bir ünvandır. Üstad genel olarak bütün paşaları değil elbette ama intikamcı paşaları; kamuoyunun fikirlerini karıştıran ve bulandıran, hürriyet ve meşrutiyeti takdir etmeyen, meşvereti inciten, fikir, din ve vicdan özgürlüğünün gelişmesinin önündeki en önemli engellerden birisi olarak görüyor ve demokrasinin önünde bu sıfatın bir perde olduğunu ihsas ettiriyor.
Bu paşaların ortak özelliği;
Milletten ziyade devleti düşünürler; “devletçiyiz” diyerek milletin isteklerini yerine getirmezler.
Halka rağmen halk için prensibini benimserler; “en iyisini biz biliriz” derler.
Hürriyetçi değil, devrimcidirler; hep şiddet kullanma taraftarıdırlar.
İntikamcı ve komitacıdırlar; örgütlü olarak çalışırlar.
Makyevelist anlayışta olup zulme meyillidirler; “amaca giden her yol meşrudur” derler.
Demokrat değil darbecidirler; halka tahammül edemezler.
Kendi menfaatlerini insanların zararlarında görürler.
Meyl-i intikam ve garaz-ı şahsi ile hareket ederler.
Cumhuriyete mutlak istibdat manası verirler; baskıcı bir rejim gibi uygularlar.
İnsanların asabına dokundurarak konuşurlar, onları tahrikle heyecan ve taşkınlığa sevk ederler ya da provakatörleri kullanmayı tercih ederler.
Bu paşalardan kasıt;
-Divan-ı harb-i örfi paşaları,
-İttihat ve Terakki paşaları,
-Cumhuriyeti kuran ve ilan eden paşalar,
-İstiklal mahkemesi paşaları,
-Darbeci, muhtıracı, ergenekoncu ve balyozcu paşalar,
1-İttihat ve Terakki Anlayışı; Darbeci, komitacı, Osmanlıyı tasfiye eden anlayıştır. Söz konusu paşalar, yeni bir devlet kurmaktan ziyade koskoca bir imparatorluğu birkaç ay içinde tasfiye etmekle daha çok şöhret bulmuşlardır. Önce hürriyet diye ortaya çıkmışlar ama bilahere ipleri ele geçirmeleriyle birlikte peyderpey intikamcı, despot, darbeci, komitacı yönlerini göstermeye başlamışlardır.
İntikamcı paşalar, Osmanlı dönemi ve yönetimiyle barışık olarak ve kansız bir şekilde Cumhuriyete yumuşak bir geçiş yapabilecekken, bunu tercih etmeyip kanlı-şiddetli ve maziden intikam alır bir duruş sergilemeyi yeğlemişlerdir. Bu bağlamda meşhur inkilapları yaparak milletin mazisi ile bağlarını koparmayı tercih etmişlerdir.
Bununla birlikte Cumhuriyeti kuran, bilahere Halk Fırkasını oluşturan paşaların zihniyetlerini de bu gruba dahil edebiliriz. Bunu özellikle Cumhuriyetin kurulması ve ilan edilmesi aşamasında açıkca görüyoruz. Millet Meclisindeki bütün paşalar Cumhuriyetin ilanına taraftar oldukları halde Mustafa Kemal kendi arkadaşlarından oluşan dar bir grupla karar alarak Cumhuriyeti ilan ediyor. Bu şereften herkesin hisse almasını ve bu sevince ortak olmasını istemiyor. Bu konuda inhisarcı bir anlayış görüyoruz. Oysa diğer bir çok paşalar Mustafa Kemal ve arkadaşlarına göre daha hürriyetçi, daha demokrat daha liberal ve fikir özgürlüğüne daha açık ve taraftardılar.
Ayrıca Halk Fırkasının da kuruluşunu gerçekleştiren bu paşalar, kurtuluş savaşında büyük yardımları ve kahramanlıkları görülen vatanperver paşaları birer birer önce siyasetten daha sonra da bazılarını da hayattan tasfiye etmişlerdir.
2-Daha sonra Darbeler dönemi gelmektedir ki;
a-1960 darbesini yapanlar,
b-1971 muhtırasını yapanlar,
c-1980 darbesini yapanlar,
d-28 Şubatı gerçekleştirenler,
e-Halen yargılaması devam eden 27 Nisan Bildirisini yayınlayan, Ayışığı, Sarıkız, Ergenekon ve Balyoz darbe planlarını yapan kadrolar olarak devam etmektedirler.
3-Bu intikamcı anlayışın halk boyutunu ise, genel olarak kendilerine Ulasalcı diyen kesim oluşturmaktadır. Zira, hem etrafımızda ki komşu devletleri hem de diğer bütün devletleri düşman olarak görmekte, bir ölçüde de “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok" anlayışını sloganlaştırmaktadırlar. Böylece inanç bağlamında ki ittihad değerlerimizi hiçe indirmektedirler.
Bu intikamcı anlayışın sakin sakin ve milleti ikna edici konuşmalarına pek rastlamayız. Hep üstten, dayatmacı, intikamcı, emredici tarzda konuşurlar. Kullandıkları en güzel sözcükler, vatan, millet, devlettir. Ama konuşmalarında insan hakları, özgürlük, hoş görü, din-inanç ve ibadet hürriyeti gibi sözcükler kullanmazlar.
Modern despot süfyanizmin ömrünü uzatmaya çalışırlar, iflah olmaz şekilde demokratlara ve merkez sağa muhaliftirler.