Mehmet Paksu'nun yazısı:
"Irkçılık Belası" nasıl biter?
Allah'ın o kadar melekleri var. Cenneti, Arş-ıAlası, yıldızları, güneşleri, sayıya gelmez mahlukatı var.
Fakat bütün bunların içinde en çok insanı sevmiş. İnsanlığın iftihar tablosu Efendimizi de sevgisinin büyük bir aynası yapmış. İnsanı sevmek lazım. Yüce Allah Cennette Hz. Adem'i yaratınca meleklere, Adem'e secde etmelerini emretmiş. Melekler sâcid (secde eden), Hz. Adem ise mescûd (secde edilen) olmuş, Adem meleklerden üstün kılınmış.
Efendimizin buyurduğu gibi, "Mahşerde herkes kendi derdiyle uğraşırken, bir grup Arş'ın gölgesi altında oturuyorlar. "Bunlar kimlerdir, peygamberler mi acaba?" diye soranlara şu cevap veriliyor: "Onlar dünyada iken birbirlerini Allah için sevenlerdir." Sevgi esas olmalı. Sevgiyi sevmeli, muhabbete muhabbet etmeli, düşmanlık duygusuna düşman olmalı.
Dün öğle namazı sonrası Erzurum'un o meşhur siması, hakîm insan Mehmed Kırkıncı Hocaefendi'yi dinlerken kısaca aklımda kalanlardı bu sözler. Sonra bana kırk sayfalık bir kitapçık hediye etti.
Adı, "Irkçılık Belası." "Kalın kitaplar fazla okunmuyor, böyle küçük ebatta bastırdık ki, fazla okunsun" diyordu. Irkçılığı "kavmiyetçilik" başlığı altında anlatıyor: "Kavmiyetçilik" diyor, "İslam âlemi üzerine çökmüş küre- i zemin (dünya) kadar ağır, kanserden daha tehlikeli bir hastalık ve büyük bir musibettir.
Hem ırkçılık, taraftarlığı, o da düşmanlığı netice verir; toplum hayatını zehirler ve yaşanmaz hale getirir. "Kavmiyetçilik, insanı korkunç bir vahşet ve kin iklimine doğru sürükler; onun mahiyetindeki şefkat, merhamet ve mürüvvet gibi ulvi seciyeleri tamamen yok eder. "Memleketimizde olduğu gibi, bütün dünyada kavmiyetçi ve bölücü anarşistlerin masum insanlara yaptıkları feci katliam bunu açık bir delilidir."
Bu tespitlerden sonra, ırkçılığa karşı çareleri de gösteriyor Hocamız: "Bütün bu tehlikelere düşmemenin veya onlardan kurtulmanın çaresi ise, muhabbet ile ittihadı sağlamak, marifet ile fikirleri birleştirmek, yardımlaşmayı emreden, dünyevi ve uhrevi saadeti tekeffül eden İslamiyet'e sarılmaktır.
"Hayatın devam ve lezzeti ancak muhabbet ve kardeşlikle kaimdir. Bu kardeşlik dünyada olduğu gibi âhirette de ebediyen devam edecektir. "Şarkî Anadolu'dan birçok mühimi âlimler, mürşitler ve evliya çıkmıştır. Bunlar gerek medrese, gerekse tekke ve zaviyelerle nice insanların irşadına vesile olmuşlar, onları menhiyattan, şikak ve nifaktan, kin ve adavetten men edip birlik ve beraberlik, uhuvvet ve kardeşliğin önemini anlatmışlardır.
"Evet, Küfreviler. Arvasiler, Tağiler gibi ailelerin hizmetleri takdire şayandır. İşte Şarkî Anadolu'dan çıkan Bediüzzaman, eserlerinde bir taraftan imana ait şüphe ve vesveseleri izale edici delil ve burhanlar serdederken, diğer taraftan da millet ve memleketin birlik ve beraberliğini, uhuvvet ve muhabbetini perçinleyici kuvvetli ve mukni dersler vermiştir.
"Hepimiz çok iyi bilmeliyiz ki, son zamanlarda memleketimizde yaşanan olaylar göstermiştir ki, kökü dışarıda olan ve milletin birlik, uhuvvet ve muhabbetine ihanet eden komiteler ve zihniyetler bu vatanda yaşayan Müslümanları bölmek ve parçalamak istemektedirler.
"Bütün bu dessas plan ve ihanetlere rağmen, Anadolu'da yaşayan insanlar bu fitnelere alet olmamışlar ve inşaallah bundan sonra da olmayacaklardır." Mehmed Akif'in dediği gibi: "Değil mi sinede birdir vuran yürek... Yılmaz! Cihan yıkılsa, emin olan bu cephe sarsılmaz!"
Bugün