Em. Tbp. Kd. Albay, Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "İrtica 1993’te ortaya konulan bir Atlantik Projesidir" dedi.
Tarhan'ın ASDER sitesinde yer alan açıklaması şöyle:
MSB, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksek Okullarına girişte aranan “Kendisinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve velisinin, tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması” şartının kaldırılarak yerine “Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak.” şeklinde değiştirilmiştir.
Adaleti Savunanlar Derneği olarak; irtica deyince ilk önce aklımıza toplumun bir kesimini ıslah etmek, korkutmak, sindirmek için tehdit unsuru olarak kullanılan sopa gelmektedir. İrtica’nın ortaya çıktığı dönemlerde bu bulanık kavramın tanımlanmasını istedik, ancak tanımlamadılar. Mevlüt okuyan kişiler irticacı mı, başını örten kişiler mürteci mi? Dini eğitim almak isteyen kişiler mürteci mi, Kur’an okuyan kişiler irticacı mı, din bir ihtiyaç değil midir? Bazı insanlar bu dönemde irtica ile dini karıştırdılar.
İrtica 1993’te ortaya konulan bir Atlantik Projesidir. 1993 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı NATO toplantısına katılmak üzere Belçika’ya gitti, döndüğünde radikal islam düşmanından bahsetti. NATO’nun proje gereği bir düşmana ihtiyacı vardı ve radikal dinci diyerek İslamı ve İslami değerleri düşman olarak gösterdi. Türk Silahlı Kuvvetlerin içerisinde kırmızı veya mavi düşman olarak gösterilen tehlike kalktı, yerine İslam ve müslümanları yeşil tehlike olarak koydular.
Genelkurmay, TSK’leri içerisinde eşi başörtülü, kendileri inançlarını yerine getirmeye çalışan kişileri irticacı olduğunu gerekçe göstererek, subay ve astsubayları fişlediler. Bu avı gerçekleştirmek üzere hiyerarşinin dışına çıkarak BÇG yapılanmasını oluşturdular. Yargıya kapalı Yüksek Askeri Şura kararları ile Savunma ve ifadesi alınmadan inancını yaşamaya çalışan 1637 subay ve astsubayı irtica gerekçesiyle görevine son verdiler, yaklaşık on bin kişinin de baskı ve zorlamalar ile emekliye ayrılmasına sebep oldular. Ayrıca da YAŞ dışında kararname ile bir çok tasfiye yaşandı. Harp Okulu öğrencileri asfalt yalatarak kaçırtıldı, istifa ettirildi veya bir ay içinde disiplin notları düşürülerek ihraç edildiler.
28 Şubat döneminde irtica maskesi altında binlerce öğretmeni okullarından attılar, başörtüsünü irtica kabul ederek öğrencileri üniversitelere ve liselere sokmadılar, okuyanları okullarından uzaklaştırdılar. Devlet memurlarını başörtülü diye işlerine son verdiler. İrtica gerekçesiyle sermayenin rengine yeşil ekleyerek Anadolu iş insanlarının önünü kestiler. TSK’dan uzaklaştırılan arkadaşlarımız yıllarca pazarcılık, simitçilik yaparak hayatlarını sürdürdüler. ASDER olarak 20 hikayeyi “Ben disiplinsiz değilim” adında kitap haline getirdik. Kurmay Albay Kemal Şahin “Yargılanmak istiyorum”, Deniz Albay, Prof. Dr. İskender Pala “İki darbe arasında”, Tabip Kıdemli Albay Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Psikolojik Savaş” ve “Asimetrik Savaş” kitapları ile oyunları deşifre etmeye çalıştılar.
Bu dönemde bukalemun tipli FETÖ kılık değiştirdi, eşlerinin başını açtılar, içkili toplantılara katıldılar, "bu benim bira göbeğim" diye hava attılar. Atlantikçi yapılanmanın isteklerini yerine getirdiler ve o zaman Genelkurmay onların yapmış olduğu teşkilatlanmayı görmedi, 28 Şubat FETÖ yapılanmasının önünü açmıştır.
Kurmay yapı inceler ve ortaya konulan veriler ile karar verir, ancak bunlar duyumlara göre hareket ettiler. Eğer gerekli inceleme yapmış olsalardı FETÖ’nün yer altına indiğini, kendini gizlediğini görmeleri gerekecekti. Ancak onlar kendini gizlemeyen, cumaya giden inançlı insanlara irticacı dediler. O zaman FETÖ’cülerin hiç biri irticacı değildi. FETÖ’cüler ve yasadışı BÇG ve/veya ERGENEKON’cular ile birleşerek İstihbarat duyumları ve yalan haberlere göre, masa başı raporlar ile işlem yaptılar.
Yönetmelikteki yeni metin “Milli güvenlik kurulunun terör olarak tanımladığı yapıları” kastederek, geniş kapsamı, güncel ve somut verilere dayanılarak karar verilmesini ifade etmektedir. Adaleti Savunanlar Derneği olarak açık, şeffaf ve hesap verebilir olunması gerektiğini düşünüyoruz. Doğru iş yapan kişi hesap vermekten korkmaz.
Ülkemiz ve ordumuzun huzuru, insanımızın mutluluğu için bu değişiklik yerinde olmuştur. Halkımızın istekleri doğrultusunda doğru karar veren yöneticilerimizi kutluyoruz, hayırlı olsun.